"Annem bana kocaman kız oldun demişti, okula gidiyordum, temiz giyiniyor, tüm ödevlerimi yapıyor, öğretmenimin sözünden hiç çıkmıyordum. Birinci sınıfı başarıyla geçmiştim, ikinci sınıfta öğretmen beni temizlik kolu yapmıştı, her şeyi bir bir kontrol ediyordum. Kocaman uslu bir kız olduğumu biliyordum. Derin bir nefes aldı annem, "Abla olacaksın" dedi.
Sırma bebeğim elimden düştü, çok iyi hatırlıyorum midem bulandı. Gözlerimi kısıp başka şeyler düşünmeye çalıştım, yapamadım. Kötü hiçbir şey yapmıyordum, bu cezayı haketmemiştim. Annem haberi verdikten altı ay sonra okulda almıştım haberi, kardeşim olmuştu. Her zaman neden kardeşimin olduğunu düşündüm ve o olmasaydı hayatım nasıl olurdu diye."
Su gibi akan bir kitap...
Sade...
Hayalinde keskin canlandırabildiğin...
Televizyonda izlerken o düzgün Türkçesine hayran kaldığım ama klasikliğinden çokça da sıkıldığım Yekta Kopan'ın ilk okuduğum kitabı...
Kitapla ilgili oldukça güzel yorumlar okumama rağmen acaba ile başladım...
İtiraf ediyorum sıradan olacağını düşündüm...
Ama yanılmışım...
Hep diyorum kendime Şebo önyargılı olma diye...
Müzeyyen'in arıza ruh hali çevremde bir sürü insandan yansımalar yaptı... Hatta kendimden bile...
Hayatla kavgalı, en çok da kendiyle....
İki kız kardeşin öyküsü... Daha doğrusu Müzeyyen'in Çiğdem'le edemediği rekabetin öyküsü...
Halbuki yok ki farkları birbirlerinden...
Yalnızsan, kök salmak için çok kavga edersin kendinle, hayatla...
Sonuç olarak severek okuduğum ve severek okuyacağınızdan emin olduğum bir kitap...
Okuyanlar sonunu nasıl hayal etti ki, meraktayım...
Ben aradayım sonla ilgili çünkü...
Kimbilir belki mutlu olmuşlardır....
Belki de.........