Ne zamandır film yazmıyordum, izlemediğimden değil aslında...
Yazmaya vakit bulamadığımdan....
Bu postu yazmaya sabah başladım, bakalım ne zaman bitip yayına girecek :))
4 tane taze taze Türk filmi yazısı başlasın o zaman ;)
YOK ARTIK (2015)
Filmde gördüğünüz gibi güzel bir kadro var...
Demet Evgar ve Algı Eke en sevdiklerimden zaten...
Bu yeni model absürt komedilerdendir ama izle Şebo dedim... Mahrum kalma...
Hala Oscarlara başlayamadın, bari Türk filmi skalanı genişlet :))
İyi ki de izlemişim :)))
Kısa kısa hikayelerden oluşuyor film ama bir şekilde birbirine bağlamışlar... Bir nevi meddah anlatıcılığında sanki... Bu rolü de Fikret rolüyle Erkan Kolçak Üstendil üstlenmiş.... Bir nevi başından geçen olayları anlatıyor gibi... Yok artık dedirte dedirte :)))
Filmin adı da oradan geliyor zaten...
Hafif yeşilçam esintisi de gözlenmekte tabi...
Oyuncuların hepsi şahaneydi...
Özellikle Serkan Keskin'in bir çay bahçesinde geçen hikayesi var ki (sevgilisinden ayrılan adam diyim ben o bölüme) beni benden aldı :)))
Çıtır çerez eğlenceli bir film.... Gülmeye ihtiyacımız olan bu günlerde izleyin diyorum...
Sonuç olarak bende SEVDİİİMMMMM kategorisine alınmış bir filmdir kendisi ; )
Filmi bu arada Caner Özyurtlu yönetmiş, öğrendiğimde şaşırdım şahsen :) O da kim derseniz şuraya bir tık... Sizde şaşıranlardan mısınız yoksa ;)
8 SANİYE (2015)
Bu filmi anlatmak biraz zor... Daha doğrusu spoiler vermeden anlatmak zor....
Ara ara kaçırabilirim ucunu, şimdiden söyliyim....
Başrol oyuncusu sevimli bir kız Esra İnal... Bir nevi kendi hayatını da oynamış diyebiliriz... Gerçek yaşamından ilham alınarak hazırlanmış... Daha önce oyunculuk deneyimi var mıydı bilmiyorum ama kendi hayatı olunca çok da zorlanmamış diyebilirim... Göze batmıyor anlayacağınız...
Almanya'da yaşayan bir ailenin 4. çocuğu olarak dünyaya geliyor Esra... Ablalarıyla oldukça yaş farkı var... Tekne kazıntısı anlayacağınız... Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük diyen bir kız...
Farklı biraz....
Tek farklılığı karakteri de değil üstelik, rüyalarının gerçeğe dönüşmesi gibi bir şey de söz konusu... Garip... Çocukluğunda daha yüzeysel geçen rüyalar kız büyüdükçe derinleşiyor... Dolayısıyla sizi de çekiyor... Etkisinde biraz fazla kalmışım galiba, akşam rüya göreceğim diye ödüm koptu :)
Güzel replikler var, güzel bir romantizm.... Farkındalık yaratmak da... Bir kadının kendi başına ayakta durmaya çalışması, sancısı, acısı, mutluluğu, özgürlüğü.... Bunların yanı sıra aklımın yanıtlandıramadığı sorular da... Mesela bu kız annesiyle babasıyla yaşamak varken neden evlenen en büyük ablasıyla yaşıyor ya da yaşamak zorunda kalıyor... Orası kopuk... Ama benim için önemli bir ayrıntı....
Sonra bu kız şemsiyelerden korkuyor... İlginç bir korku... Ama mutlaka bir sebebi var... Dekor niyetine o korku yerleşmedi bu kıza... Nedeni söylenmiyor yada söyleniyor da ben anlamıyorum....
Ya da enişte Sami (Mehmet Kurtuluş) Esra'ya neden bu kadar kızgın....
Gibi.....
Bunun haricinde tasavvufi öğelere yer verilmesi hoş olmuş... Baba Mikail (Salih Kalyon) inançlı bir adam... Onunla birlikte verilmiş bu görseller... Hoş ve sevilesi bir ayrıntı oluşturmuş...
Evleniyor, boşanıyor.... Sevgilisi Mo (Fahri Yardım) ile yüzleşmesi geliyor sonra...
Sevdiği bir insanla yüzleşmenin sancısı çok güzel anlatılmış...
Ara ara polisiye de eklenmiş, eklenmese de olurmuş bence...
Kopuk kopuk anlattım farkındayım ama başka türlü anlatamazdım bu filmi...
İşin özü bir nevi kişisel gelişim, aydınlanma filmi.... Birkaç ufak ayrıntı ve kopukluk haricinde başarılı kotarılmış film bence... İzlerken hiç sıkılmadım....
Sonunu sevdim özellikle... Onun tabiriyle aydınlanmasını...
8 saniye nerden geliyor peki.... Ömer Faruk Sorak şöyle demiş;
“Güneşin Samanyolu Galaksisi içerisinde bir tam dönüşü 255 milyon dünya yılına denk geliyor. Dolayısıyla güneşin perspektifinden dünyaya baktığımızda, 70-80 yıllık bir insan ömrü, aşağı yukarı 8 saniyeye denk geliyor. Peki insanlar hayatlarının 8 saniye, yani yanıp sönen bir ışık kadar olduğunun farkında olsalardı bu hayatı nasıl yaşarlardı? Bu kadar kavga gürültüyle mi, bu kadar kinle, nefretle, hırçınlıkla mı yoksa bu hayatın değerini bilerek mi?”
Sonuç olarak ben bu filmi SEEEEVVVVDİMMMM....
Çok beklenti içine girmeden izleyin, siz de seveceksiniz... Affetmenin güzelliğini siz de hissedeceksiniz....
CELAL İLE CEREN (2013)
Ben bu filmi niye izledim... Ezgi Mola'nın hatırına ve de sırf kusur kalmıyım diye :)))
Şahan Gökbakar'ı hiç sevmem... İvedik serisi kesinlikle kenarından geçmeyeceğim ıyyyyy kategorisindedir.... Ama dedim hadi Ezgi var, önyargılı olma... İyi de gişe yaptı....
Ergenler sevdi bak... Sende kıtır ergensin bir nevi....
Gevşek gevşek izle işte :))
Tüm ruh halimi aktardım sanıyorum :))
Filmi mutlaka biliyorsunuz; Celal ile Ceren evlenmek üzere... Erkek erkeğe felekten birgece yaşar Celal Ceren'den gizli... Sonuç ayrılırlar... Barışmak için bir yol yordam gerekir vs vs...
Benim için sonuç SEVMEEEDİİİMMMM.... Bunda Şahan'ın katkısı var mıdır, evet vardır....
Onun yerine başka birisi olsa sevme ihtimalimde vardır....
Ama yok arkadaş...
Bu adamın küfürleri çekilmez....
Romantik komedinin de içine etmiş sağolsun küfürleriyle...
Hala izlemediyseniz hiçbir şey kaybetmediniz :) Son sözüm budur....
UZAKLARDA ARAMA (2015)
Kahrol sen magazin emi :))))
Neymiş efendim Yağmur Ünal için tırlarla kıyafet taşınmış... Annesinin kıyafetlerinin benzerleri hazırlanmış... Ben diyim 500 sen de 1000 kiyafet değiştirmiş... Vs... Vs.... Vs....
Bu sebepten film izlenir mi Şebo... İzlenir ahahaaaa :) Meraklı kedinin dokuz canı var ama senin günlerin 90 saat değil işte Şebo :)))
Yapıyorum böyle hatalar arkadaşlar :) Üzgünüm....
Siz siz olun bu hataya düşmeyin...
Filmin pek bir özelliği yok... Hani bir film vardı Döngel Karhanesi... Sevmiştim o filmi ben :) Metin Akpınar faktörü vardı tabiki... Hafif rol çalmaya çalışmışlar sanki bu filmden....
Bir pavyon Uzaklar kasabasına devlet büyükleri tarafından sürülür.... Kasaba halkı karşı çıkar.... Kavgalar, çatışmalar.... Bu arada bir aşkda çıkar tabi ki filmimizden olmazsa olmazlardan...
Neyse lafı fazla uzatmıyım... Ne dedikleri gibi kıyafetler yeşilçamvari şıkır şıkır... Ne öyle şarkılar türküler.... Evet birkaç eğlenceli sahne de yok değil hani... O kadar gömmüyüm filmi şimdi :)
Ama ben umduğumu bulamadım sonuçta...
Demem o dur ki ben filmi de SEVVVVMEEEEDİMM....
Yağmur'dan oyuncu da olmaz bu arada :) Annesinin yeteneği geçmemiş....
Bir ara Türkan Şoray'la alakalı da dedikodu yapıyım size ama daha sonra ;)
Akşam oldu, uzatmadan yayınlıyım artık bu postu....
Ne zor şartlarda yazı yazıyorum düşünün artık :))
Sabah 10:00 du yazıyı hazırlamaya başlayalı şimdi neredeyse 19:00 olmak üzere....
İş-yazı-iş-yazı.... Şahane bir döngü :)))
Mutlu hafta sonları hepinize....