Filmlere verdim kendimi demiştim ya, bu da Türk filmlerinden bir demet...
Çok iyi seçimler yapmamışım gerçi ama yine de yazıyım dedim....
Hoşça ve dostça kalınız efem ♥
BULANTI (2015)
Zeki Demirkubuz'u severim... Masumiyetçilerindenimdir... O filmle aşık olmuşumdur. Tüm filmlerini izlemek gibi bir fikrim de vardır, henüz tamamlayamadığım... Bu sene dedim başlıyım yeniden... Hepi topu 11 film... Hepsini izleyeyim, izlediklerimi bile...
Neyse efenim son filmi Kor'u bulamadım filmcimde, ondan bir öncekiyle başlayayım...
Aaaaaa kendisi oynamış bu filmde de, bilmiyordum şaşırdım... Tekrarlamaz diye düşünmüştüm oysa... Filmin geçen sene afişini gördüğümde adam kendine afiş yaptırmış demişdim de okumamıştım hiç bir yorumu, izlemeden etkilenmeyeyim diye...
İzledikten sonra okuyorum, sevişme sahnelerinde oynayacak aktör bulamadığını...
Güldüm inanın, öyle ahım şahım bir sahne olsa gam yemeyeceğim de, yok...
Muhtemelen kendisi oynamak istedi, bunu da itiraf edemedi gibi basit bir denklem geldi aklıma itiraf ediyorum :)
Şimdi bu filmle ilgili bol spoiler verebilirim, izlemek isteyen varsa okumasın ya da bilerek okusun...
Spoiler vermem filmi izlemenize engel değilmiş bu filmde ama onu söyleyebilirim...
Ahmet (Zeki Demirkubuz) tek başına filmi ele geçirmiş, kadınlara düşkün, entellektüel gözüken ama tamamen bence boş bir entellektüeli sergileyen, evli, çocuklu bir öğretim görevlisi....
Filmin ilk sahnelerinde kadının bozguna uğramış suratını görüyoruz ve Ahmet'in bu haldeyken gitme annene kelamını duyuyoruz. Ama kadın ana evine gitmeye kararlı, birkaç laf sokuyor ve gidiyor... Uzun süreli bir gidiş değil ama, ziyaret sadece belli...
Sonra Ahmet'i sevgilisiyle evde görüyoruz... Çok da üzülmemiş anlayacağınız karısının aile ziyaretine... Sevgilisini çağırmış hemen... Beraberlerken deli gibi telefonlar çalıyor, ama bizimkinin umurunda değil... Derken sabah apartman görevlisi aynı zamanda evin de temizliğine ve bakımına gelen kadın güm güm çalıyor kapıyı... Bizimki biraz panik ama soğuk görüntüsüyle açıyor kapıyı... Karakoldan arıyorlar sizi, ulaşamamışlar, acil bir durum var galiba diye mıymıylanıyor...
Ve evet... Sonradan anlıyoruz ki sevgilisiyle beraberken eşi ve çocuğu trafik kazasında ölüyor...
Buraya kadar neden uzun uzun anlattım, hayal kırıklığımı anlayın diye...
Tamam dedim şimdi film başlıyor... Acı, vicdan muhasebesi, kendini suçlama... Tüm iç hesaplaşmalarla bir adamın psikolojik evrimini izleyeceğiz...
Ama sayın Demirkubuz bana kocaman bir nanik yaptı....
Hiçbirşey olmamış gibi hayatına devam ettiği gibi filmin içine de etti...
Son sahnelerde evet bir ayma söz konusu oldu ama hiç kusura bakmasın, ben de olay çoktan bitmişti, toparlayamadım...
Filmin sonuna kadar gelmemde ki birinci sebep ne yapacak, hangi saçmalık çıkacak diye meraklanmam, ikincisi de başladığım filmi yarım bırakamama huyum...
Psikogerilim yaratmayı bir şekilde becermiş olmasına rağmen, kendinden başka kimseye odaklanamadığından filmi monolog tadında götürmüş...
Filmin en beğendiğim ve güzel bir farkındalık yaratan doktoruyla olan farklılıklar üzerine yaptığı konuşmaydı ki, ara ara aklıma gelen bir dialog olacak sanırım bundan sonra...
"Anormal olmak her zaman kötü bir şey değildir aslında. insanlar, kendilerinde iki böbrek, iki kalp, dört kulak olsaydı bile yine istemezlerdi oysa bu iyi bir şey ama kötü olan bunları yalnız yaşamak hissi. kanser olan biri kanser olduğu için değil kanserin neden kendisinin başına geldiği için üzülür en çok."
Sonuç olarak ben bu filmi üzgünüm ama HİÇÇÇ SEVMEDİİİMMMM...
Bu diğer filmlerini izlememe engel değil tabiki :)
KARINCA KAPANI (2014)
Fırat Tanış, oyunculuk konusunda şapka çıkarttığım tiyatroculardan... Hakkını verir... Bu sefer oyunculukla birlikte yönetmen koltuğunda...
Bunun bir ilk olmasıyla birlikte Cüneyt Uzunlar'ın yazdığı tiyatro oyununu birlikte senaryolaştırdıkları gibi Cüneyt Uzunlar'ı da başrolde görüyoruz...
Kendim çalar, kendim oynarım gibi yeni bir akım başladı galiba Türk sinemasında...
Galip (Fırat Tanış); mafyavari, geçmişle ilgili Sarıselimoğlu ailesini takıntılı...
Güven Sarıselimoğlu (Cüneyt Uzunlar); ülkenin güçlü holding sahiplerinden, hatta en büyüğü...
Münevver Sarıselimoğlu (Neslihan Yeldan); Güven'in karısı, Galip'in işbirlikçisi, mağdur kadın...
Film bu üç karakter arasında geçen aleni/gizli karışımı politik mesajlar veren gerilimli bir film...
İlk başlarda Cüneyt Uzunlar'ı çok eğreti bulsam da filmde sonradan o eğretiliğin adamın karakterinden kaynaklandığını fark ettim... Son sahnelerde işin hakkını vermiş...
Fırat Tanış ve Neslihan Yeldan için birşeyler söylememe gerek yok herhalde...
Kocasının ikili karakterinin altında ezilip, çokça da darbe alan Münevver, mafyöz kılıklı Galip'le işbirliği yapıp aslında kocasını korkutup peşini bıraktırmaktır niyeti ama Galip'in zaten Güven ile taaa çocukluktan kalan bir hesabı olduğunu bilmemektedir tabi... Yaptığı işbirliğinde sonuç yine Münevver'i memnun etmiştir ama kendisi de şaşkındır galiba,biraz yani...
Filmin konusunu çokça anlatmayacağım bu sefer...
Filmin işleyiş tarzını sevdim aslında ama bazı yerlerde politik mesaj vereceğim diye sanki kasmışlar biraz...
Özellikle filmin son sahnelerini, garaj da geçen hesaplaşmayı çok sevdim.... Evet biraz vahşiceydi ama geri dönüşleri ve sebep sonuç ilişkisini güzel vermişlerdi... Gerçi yine burada da politik mesaj kaygıları yok değildi ama çokda üzerinde durmadım acaba ne yapacaklar şimdi düşüncesinden...
Evet beni ters köşe yaptı... Beklemediğim şekilde sonuçlandı...
Öfkenin böylesine bir sonuç çıkartacağını düşünemezdim...
Sonuç olarak ben bu filme EHHHHH İŞTEEE diyorum... Ağır içerikli gerilim filmlerini seviyorsanız rahatça izleyebilirsiniz... Yoksa uzak durun derim...
DELİBAL (2015)
Bu kadar psikolojik filmden sonra normal seyrinde ilerleyen ışıltılı gişe filmlerine geçiş yapmam normaldi :) Yoksa psikolojimi bozabilirdim...
Bu arada Lyle Lydia Tuğutlu'nun oldukça prim yapmaya başladığının farkında mısınız? Heryerde görmeye başladık kendisini... Tek tip bir oyunculuğu olsa da üslubuna uygun roller seçildiği için göze batmıyor. Ya da ben öyle düşünüyorum...
Neyse gelelim filmimize... Gayet güzel eğitim almış, gayet aklı başında bir aileye sahip yakışıklı Barış (Çağatay Ulusoy) ile ailede başarı sembolü olarak çizgisi önceden babası tarafından keskince çizilen Füsun (leyla Lydia Tuğutlu) 'un aşkı...
Romantik öğeleri oldukça çıtanın üstüne çıkartmayı becermiş ama başka bir taraftan da hüzünü yaşatan sıcak bir film...
Kadro oldukça başarılı...
Verilen mesajlar gayet yerinde...
Şarkılar şahane...
Daha ne istenir ki :)))
Gözyaşı ve gülümseme bir arada...
Ufak absürtlükler var ama o kadar da olur deyip hoş görüyoruz...
Sonuç olarak ben bu filmi SEEEVVDDDİİİİMMMMMM , amaaannn ergen filmi bu deyip izlememezlik etmeyin efem :)))
Hoşça vakit geçireceksiniz...
KARDEŞİM BENİM (2016)
Çıtır çerez bir film...
İki yakışıklı Murat Boz ve Burak Özçivit... Aslı Enver'de güzel kız...
Bu filmin gişe yapmamasından endişe duymamışlardır herhalde yapımcılar...
Ki o dönemde bizim buradaki yegane alışveriş merkezimizin yegane sinemasının önünde uzun kuyruklar gördüğüm oldu o dönemde :)
Hakan (Burak Özçivit) ve Ozan (Murat Boz) birbirine küs iki şarkıcı kardeşler. Babaları ölür ve bir araya gelmek zorunda kalırlar. Vasiyet çok açık; birlikte bir tanıdıklarının düğününde eski günlerdeki gibi şarkı söyleyeceklerdir. Çömez gazeteci Zeynep (Aslı Enver) de bir şekilde yol hikayelerine katılır ve ortaya hafif komik- hafif romantik - hafif duygusal bir film çıkar...
İzlenebilir bir seviyede film....
Yalnız filmde dikkatimi çeken ve nasıl böyle bir hata yaptılar dediğim şey ünlü bir şarkıcı rolü ile çıkarttıkları Burak Özçivit'e nasıl şarkı söyletmeden kapattılar filmi hiç anlamadım :) Bir şarkı yapıştırsaydınız ya çocuğa... Kıyamam arada elektro gitarıyla görüntülerini gösterip şarkıcı yaptınız çocuğu...
Bir de o düğün organizatörü köylü amcam vardı, tam sevilmelik karakterdi :) Hele o saç tarayışına hasta oldum ahahaaaa :))
Sonuç olarak EEEEEEHHHHHHH dediğim bu filmin izleme seçimini tamamen size bırakıyorum...