CALL ME BY YOUR NAME / BENİ ADINLA ÇAĞIR (2017)
2018 Oscarlarında en iyi film, erkek oyuncu, uyarlama senaryo ve özgün şarkı kategorilerinde toplam 4 adaylığı söz konusu filmimizin. Altın Kürede de benzer adaylıkları olmasına rağmen ödül kapamayan gruba girenlerden.
Çevirmen bir anneyle tarih profesörü babanın oğlu olan Elio (Timothee Chalamet) ailesi ile yaşadığı yazlıklarında günlerini kâh müzikle, kâh kitapla, kâh arkadaşlarıyla tipik yaz eğlenceleri ile geçirmektedir. Babasına yardımcı olmak için yazlıklarına Oliver (Armie Hammer) 'ın gelmesi ile 17 yaşındaki Elio'nun hayatında farklılıklar oluşacaktır. Filmimizin konusunu anlatmam gerekirse kısaca böyle anlatabilirim sanırım.
Film bir kitap uyarlaması ve öğrendiğim kadarıyla filmin devamının da çekileceği resmi olarak duyurulmuş. Kitaptan yola çıkılarak bir sonrası filmi olduğu konuşulanlar arasında. Bekleyip göreceğiz.
Gelelim hissiyat meselelerine....
Timothee Chalamet almış olduğu adaylığı bence sonuna kadar halk ediyor. Cinsel arayışının gidiş gelişlerini, duygusal travmalarını çok iyi geçiriyor. En iyi erkek oyuncu adaylarının filmlerini henüz tamamlamadığım için bu konuda çok yorum yapamayacağım gerçi ama şu anda benim için kuvvetli adaylardan birisi. Eğer ödülü kapabilirse bu genç yaşında ödül alması profesyonel hayatında önemli bir dönüm noktası olacak.
Filmimiz İtalya'nın bir kasabasında geçiyor ve dingin yaşamıyla büyülüyor. Ailenin akdeniz insanlarına has sıcak ve dosthane ilişkileri de filme ayrı bir sempati kazandırıyor.
Filme bir eşcinsel filmi demek aslında bana göre hatalı olur kanaatindeyim. Evet konumuz bu minvalde ilerlese de tensellikten daha çok konunun psikolojisine odaklandıkları için daha çok cinsel bir arayış filmi diyebilirim. 17 yaşında bir genç çocuğun cinsel kimlik arayışı....
Cinsel kimliğin sonradan edinilen bir duygu olmadığına inananlardanım ancak bu filmi izlerken acaba Elio'nun karşısına Oliver çıkmasaydı sorusunu sormadan edemedim. Bu bir tetikleyici unsur muydu yoksa var olan bir duygunun açığa çıkması mıydı... Buna hâlâ karar verebilmiş değilim. Ama bir anne olarak söylüyorum ki bu beni etkiledi ve filme farklı bir gözle bakmamı sağladı...
Filmi ne zamanki bir anne olarak seyretmeye başladım o zaman ebeveynlerin de hareketleri, tutumları da benim için önem kazandı ve filmin yarısından itibaren tekrar başa sararak ikinci kez daha dikkatli izledim filmi. Gayet ilgili, çocuğunun beğenilerini, isteklerini önemseyen bir anne-baba vardı karşımda. Yeniden izlemem farklı bir ipucu getirmedi yani bana. Fakat o final var ya final... Bir baba-oğul konuşması vardı ki, ben o sahneyi tekrar tekrar izleyebilirim. "Hayatını nasıl yaşayacağın seni ilgilendirir" gelişiminde bir konuşmaydı ki tüylerim diken diken oldu.
Sonuç olarak verdiği mesajların ruhta bıraktığı hissiyat sebebiyle bu filmi SEEEEVVVVDDDİİİMM kategorisine atıyorum hafızamda. Ama şu da bir gerçek ki sevgili karındaşımın adlandırdığı üzere daldaki elma ha düştü ha düşecek diye beklenilen durağan bir film olduğunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Buna göre izleyip izlememe kararınızı vermenizi öneririm.
Sevgilerle ♥