Quantcast
Channel: Oytunla Hayat
Viewing all 837 articles
Browse latest View live

aklıma geldi...

$
0
0

Hayatım boyunca hep özel sektörde oldum...
Yaklaşık 21 yıl...

Bunun 5 senesi sadece endirekt satış... Çok kızdığımız bir kargo firmasında üstelik :)))
Yaşamdan soğuduğum zamanlardı...
Halkla İlişkiler müdürü gibi bir ünvana sahipsin ama bir kurye kadar yaptırımın yoktur bölgende... Buna kısaca mıçımın müdürü diyorlar :)))
Kurye istemedi mi kargoda hiçbirşey olmaz... Kargonuz kaybolabilir de, kenara da atılabilir, yada arabanın içinde gezer gezer evde yok diye geri gelir...
Ruhunuz duymaz....
Ay ben bu sigortacılık rutininden sıkıldım dediğim anlarda o günleri getiririm hemen aklıma ki çok işe yarar yeniden motive olmam için...
Kabus gibi günlerdi...

Herneyse efem konumuz bu değildi...
Gözünü satışla açmış bir insan evladının hayatının bir sürü gününü de eğitimde geçirmesi de doğal bir süreçtir...
Toparlarlar sizi...
Anlatırlar anlatırlar...
Sonra da verirler gazı, verirler gazı....
Kendinizi bin kaplan gücünde falan zannedersiniz...
İlk zamanlar çok kükrediğim olmuştur onlara inanıp :))))))
Ama çok da değişen birşey yoktur hayatınızda...
Aldığınız gaz bünyede ppssssttttt sesleri ile kaçtığında yine kedi gibisinizdir...
Satış mantığında deneyim çok önemlidir zira...
Burnunuzu bi değdireceksiniz ki ismi lazım değil maddeye, öğrenesiniz anyayı konyayı :))))

Bak yine dağıttım konuyu...
Geçen gün çekmecelerimi düzenliyim dedim...
Nasıl bir stok yaptıysam, tüm eğitim notlarımı saklamışım...
Kurcalaya kurcalaya hepsini çöpe attım :)))
Hepsi birbirinin kopyası bıdı bıdılar...

Fakat bi ara hızlandırılmış bir NLP eğitimi vermişler bize...
Vermişler dediğime bakmayın, hatırlıyorum vallahi :))
Üzerine notlar almışım, demek ki o eğitimi ciddiye almışım, geyik yapmadan dinlemişim :)))
Ya uzman çok yakışıklıydı, yada geyik yapacak adam yoktu yanımda... Bunu hatırlamıyorum işte...

Aldığım notlarda demişim ki "21 günde yeni alışkanlıklar kazanabilir, kötü alışkanlıklardan kurtulabilirsin... DENE MUTLAKA"
Karıştırdım karıştırdım, 21 gün kodlaması demişim tekrar...
Düşüncelerini olumla demişim...
Demişim yani :)))

Demişim de denemiş miyim peki? Tabi ki hayır....
Üzerinden geçmiş bilmemkaç sene... Uygula bu sefer bari dedim ve Oytun'da uygulamaya karar verdim :))) Yine kendimi denek yapmadım görüyorsunuz, ne kadar fedakar anneyim :))) Oğlum başarılı olsun yeter...

Çok basit bir konu ile başladım...
Diş fırçalama....
Bu konuda çok başarılı olamayan oğlumun kararlıyım diş sağlığına dikkat etme alışkanlığı kazandıracağım....
Sabah / akşam hep aynı saatte ilmek ilmek işliyorum beynine :)))
Bugün 16. gün :)))
22. gün kendi kendine fırçalarsa bu iş tamamdır...
O zaman dünyayı kurtarırım ben bu 21 gün kodlamasıyla :))))

Kendim de de deneyeceğim şeyler var tabi ki...
Pazartesinin geçmediği, salının sallanmadığı ve çarşambanın sel almadığı bir gün...
Öpüldünüz hepiciğiniz...
Görüşürüz :)







bu bayram...

$
0
0

Bayramları severim...
Akrabalarımı görmeyi, dostlarımla merhabalaşmayı, oğlumun bol bol el öpmesini...
Bayramı bayram gibi yaşamayı severim...
Bu sene tatil mi Ankara'mı dedik...
Uzun süre de kararsız kaldık aslında...
Ben çok iyi değildim ama annem de buralarda olmayınca hadi Ankara dedik...
Hepi topu 2 gün kaldık ama olsun :) Oytun Paşa şeker topladı ya, bize yetti :)))










Köyümüz Ankara'ya 40 km uzaklıkta bir tatar köyü...
Eskiden 40 haneliydi şimdilerde mahalle oldu gerçi :(
Hane sayısı kaça çıktı hiç bilmiyorum.
Güzel adetlerimiz vardır bizim...
En güzeli de yemiş toplamacadır....
Çocuklar erkeklerle birlikte camiye inerler bayram namazında.
Namazın bitmesini beklerler avluda ellerinde poşetlerle...
İlk erkek namazdan çıkmasıyla birlikte hane hane koşarak gezmeye başlarlar :))
Sanki arkalarından atlı koşturuyor :)



Hane sahipleri sepetleriyle avlularının önüne çıkarlar böyle...
Bizim paşa çifter çifter koydurtuyor, açık gözlü :))
Benim çocukluğumda leblebi tozu, şeker, bisküvi, lokum, kuruyemiş dağıtılırdı...
Şimdilerde gofret, çikolata, kek, gazoz bile veren var hatta...
Bu şeker toplama işinde kim var köyde kim yok öğrenebilirsiniz hatta :)
Tanımadığınız çocuğu kimin çoccuğusun bakıyım sen diye bir sürü soru yağmuruna da tutabilirsiniz hatta :)
İlk zamanlar benim paşa sinir oluyordu bu sorulara... Sürünün arkasında kalıyormuş :))




Kurbağalarımız bizi çok özlemişler :)
2 gün boyunca onlarla hasbihali eksik etmedik...
:))))))))
Biliyorum çok iğrenç :)
Ama benim paşam bu huyundan vazgeçemiyor...
İlla hayvanları bi mıncıklayacak :))




Bugüne kadar kıyamam legolardan silahlar, oklar yaptı kendine..
İlk tabancasını bu sene benden gizli almışlar Ayça teyzesiyle...
Üzerine birde bu garip sünger atan bişey eklendi...
Yok etmeden oynasın hadi dedim ama dayıları sağolsun...
Baya baya atış sahasına çevirmişler...
Beni gördüğü anda oğluşun bakışı çok komikti :)
Ne yapsa bilemedi...
Atış serbest 2 gün diyince mutlu oldu :)
Gün sonunda attığı süngerler kaybolmaya başlamıştı :)))))
Mızıklanamadı bile ahaahahahaa :)




Uçurtmamız çok havalı :)))
Köy ahalisi görsün toplansın başına istedi ama millet kurban derdinde :))




Neşesini sevdiğimmmmm ♥




Dalından meyve /sebzeyle kahvaltı yapmak o kadar hoşuna gidiyor ki :)
Sabahları ilk işi çilek toplamak oldu...
Kızardıkça mideye indi mis kokulular :)



Paşam gezdi yoruldu bende keyif yaptım bu ağacın tam karşısında :)
Huzur dolu, şenlikli, bol muhabbetli, bol kim ne yapmışlı, bol sataşmalı, bol ısırmacalı bir bayram daha bitti işte...

Sayılı gün çabuk biter, bizde kuş misali bir orda bir burda uçarız işte :)



tembel işi instagram seçmecesi bunlar :)

$
0
0


Neden tembel işi derseniz Ağustos'da uyumuşum :)
Bende ne yapmalı dedim rutini bozmamak için iki ayı karıştıralım dedim...
Şebonun garip tembelliği işte...
İdare ediverin accuk bu hasta ve yaşlı kadını :)))



Erken ergenuslarımın erken erken köpük partileri 

Heytttttt beeeee :)))
Bizim zananımızda köpük vardı da bizmi yapmadık parti canım 
Börülce Zeynep / yakışıklı Oytun 
Köpüklerle denize atlamak da şahane olur :)



İki kıtır sincap bu akşam konsere mi gidiyorlarmışşşşş....
İrice olan kıtır sincap saatleri mi sayıyormuşşşşş :)))))
Saatler geçsin yola dökülelim 
Altınoluk bugün mest olacak
Sefamız olsun
Darısı diğer konserlerin başına




Günaydınnnn :)
Mutlu pazarlar 
Altınoluk 
Bugün yine deniz muhteşem ;)




Anneannesinin kuzusu ♥ ♥ ♥
Ahhhhh okul olmasaymış, şimdi oda gidermiş anneannesiyle... 
Hem teyzesi onu çok özlemişmiş... 
Geçmez bu altı ay bu söylenmecelerle....
Amerika 
Güle güle git annem ♥
Ailemizin en minik üyesine iyi bakın 
Küçük prens için geri sayım başladı artık
Bebiş gelince aklımız iyice onlarda kalacak :(




Bugün pazar dedik, evde sinema keyfine başladık ♥ ♥ ♥ 

Uzun zaman olmuştu böyle keyif yapmayalı  ;)

Film zamanı

Çocuk büyütme rehberi



Burda bir köy varmış... 
Bu köy bizim köyümüzmüş... 
Gelerek, giderek biz bu köyü daha çok severmişiz... 
Kalabalık, mutlu bayramlar geçirirmişiz hep... 
Mutlu, musmutlu bayramlar.... 
Hayatımızdan el öpeceğimiz insanların eksik olmaması dileğiyle....



Ortaokullu oldu artık... 
Ne de çabuk geçiyor zaman... Daha dün gibi halbuki okula başladığı ilk gün... 
Bu sene bakalım nasıl geçecek... Tescilli hunili olmazsam iyidir :)))
Tüm çocuklarımıza başarılı bir yıl diliyorum.. 
Annelere de bol bol sabır tabi ki ;)
Sabah diş macunu ağzımızı yaktı 
Ilık süt karnımızı ağrıttı 
Ayağı burkuldu sanki
Sivrisinek ısırığı zehirlemişmiydi acaba 
Daha saymayayım...
Tüm bunlar okula gitmemek içindi
Hayat çok zor ona
Ona mı? Bana mı?
Tescilli deliliğe az kaldı :))



MUTLU HAFTA SONLARI :))))

ufak tefek işler....

$
0
0

Eskiden daha ciddi bir üreticiydim..
Kendim yapar, kendim kullanırdım...
Şimdilerde ise pek fazla yapamıyorum...
Zamansızlık bahanesine sığınsam da, asıl sebep galiba tembellik...
Birden fazla alana bölününce yetişemiyorum çoğunlukla...
Herşeye hevesleniyorum bi gayret, ama yarım yamalak kalıyor...
Bu da benim gerçeğim...
Eskiden dert ederdim bunu, şimdi olduğu kadar deyip saldım çayıra...

Yakın zamanda teyze oldum...
Hoş minnakımın kokusunu hala içime çekemedim ama hergün fotolarıyla avunup seviyorum küçük prensimi...
Kilometreler hiç bu kadar zorlamamıştı beni...
Bu sefer ciddi ciddi zorlandık...
Kavuşmamıza az zaman kaldı diyip avutuyoruz kendimizi oğluşla...


Herkes kısmetini yer diye bir laf vardır ya bu battaniye işte o lafa çok uygun :)
Bu battaniyeyi tam 3 sene önce başlamışım... İşte burda da ispatı :)
Elbet bizim kız doğurur, elimin altında bulunsun istemiştim o zaman...
Ben minik minik dürterken battaniyeyi, çok yakın bir arkadaşımın bebeğinin olacağı haberi geldi... Hadi dedim bir gaz bitiriyim de ona hediye ediyim... Nasıl olsa bizim kız niyetine girmedi daha... Ama bitiremedim, hatta bitirmek bir yana dursun üstüne bir sıra bile ekleyemedim...

Aradan bir sürü zaman geçtikten sonra aldım elime yine...
Kim önce doğurursa bu battaniye ona gitsin dedim içimden de...
Bitti battaniye ve aaaaaa bizim kızdan haber geldi teyze oluyorsun diye :)
Niyetine başlanan paşam meğer battaniyenin bitmesini beklermiş gelmek için...



Kısmetimiz neyse ve nerdeyse o bizi bekliyor, artık bundan eminim...



Bu da minik kurbişlerimiz...
Baktım büyük işler beceremiycem, bende minnak minnak işlere yöneldim küçük prensin geleceğini duyunca...


Şu baştaki mavi ayakkabının aynısından Oytun'un da vardı. ve çok rahat etmiştik yaz sıcaklarında....
Düğmeleri internetten buldum...
Ayakkabılara dikince pek şirin oldular :)


Buda emzik tutuculu önlüğümüz...
Hortumun ucuna bir düğmeyle brit yapınca işlevselliği artmış oldu...
Sağolsun pinterest :)
Bir sürü çeşidi vardı yapılacak aslında ama tembel teyze ancak bu kadarını yetiştirebildi :)


Bunlarda kokulu taşlarımız...
Bir arkadaşım yapıyor bunları, sağolsun Arden Mert'ime de yaptı...
Keselerin içine koyarak süsledim bende...


Baykuş delisi teyze baykuşsuz bırakırmı hiç kuzusunu :)
Seneler önce ilk kez gördüğümde Tuba'da yeniden doğurasım gelmişti :)
Bari hevesimi minnoşumda alıyım dedim...
Tubaaa diye seslenince yine sağolsun imdadıma yetişti ve hemencecik yapıverdi.
Bugüne kadar beni hiç yarıyolda bırakmadı Tuba, zamanımın az olduğu zamanlarda bile kırmadı beni...
Ellerine sağlık Tuba'cım... Şahaneydin yine :)

Kısmetinizin bol olduğu, umutlarımızın yeniden canlandığı, sevgi dolu bir hafta sonu diliyorum hepinize...
1-2 hafta kadar buralarda olamayabilirim...
Öpüyorum hepinizi kocaman...







Bir kitap / İncir Kuşları

$
0
0







Sinan Akyüz bugüne kadar hiç okumadım.
İşin gerçeği okumayı planladığım yazarlar arasında da yoktu.
Hafta sonu yazlığa gittiğimde kitabımı unutunca ne alıyım diye gezinirken, kitapçı genci kıramadığım için aldığım bir roman.

İlk sayfalarda kitap çok sıradan geldi bana...
Basit cümleli...
Masum bir aşkın, bedenlere büyük gelen edebi cümleleri vardı çokça... Çok eğreti duran...
Sanki inandırıcılıktan uzak...
Yeni bir dönemde değil de sanki çok çok eski zamanlardaki aşklar gibi... Belki de eğretiliği burdan geliyordu, bilemiyorum...

Bosna savaşında konservatuar öğrencisi Suada Begiç üzerinden anlatılan dram içimi yaktı yeniden...
O zamanlarda yaşanan katliamı unutmuşum yada hafızamdan silmişim... Tekrar hatırlamak, kitabın savaşı anlattığı dönemlerde okuduğum haberlerle birleştirince içim ezildi yeniden...
Tam bir insanlık dramı... Hatta vahşet :(

Gerçek bir yaşam hikayesi olması sebebiyle daha da çarpıcı anlatılanlar...
Ama sanki daha farklı bir dille yazılsaymış demeden de geçemedim...
Evet kitap aktı, okumakta zorluk çekmedim ama hep bi eksiklik hissi vardı.

Yaşadığımız şu günleri düşününce daha da korkunç geliyor aslında anlatılanlar.. Savaşın sesi soğuk, savaşın rengi siyah, savaşın kokusu iç yakan...

Anlatım tarzını sevmediğim bu kitabı çok da tavsiye edemeyeceğim. Ama bir kadının gözünden yaşanan soykırımı anlatması gerçekleri daha da acı kılıyor...

Barış dolu olsun günlerimiz...
İyi haftalar...

görüşürüz :))

$
0
0



Herzaman bişey söylemeden yok oluyorum ya bu sefer neşeli bişeylerle yok olayım dedim :))
Yok olmak dedimse 1-1,5 hafta..
Aylar yıllar yok olsam nasıl neşelendireceğim sizi düşünün artık :))

Neyse efemmm kendinize iyi bakın, kocaman öpüyorum sizi...
Ben işlerimi halledip döneceğim yanınıza yine ♥ ♥ ♥


Not: Karikatürün konumuzla ilgisi olmayıp, bugün çok güldüğüm için paylaşmak istedim sadece ;)
Konumuzla ilgisi varsa da henüz ben keşfedemedim ;)


bir taş ocağı hikayesi :)

$
0
0

Küçüktüm..
Yok yahu küçük de değildim aslında, ilkokul 5'e falan gidiyordum...
Saftiriktim diye düzeltiyorum :)) Hem de önde gideni...

Babamın evde olmadığı zamanlarda eve aniden bir misafir gelse babam için "taş ocağına taş kırmaya mı gitti yoksa" derlerdi gülerek... Annem de "ahhh ahhh çok yoruluyor taş kırarken" diye yanıt verirdi...
İstisanasız hemde :))
Sonra bi koşu misafir ailenin er kişisi ben kapar gelirim diyip gider o da ortadan kaybolurdu...

Gecenin hayli bir geç vakti "taş çoktu, bitirmeden gelemedik" diyip güle oynaya misafirlik eylemi tam kadro sürdürülürdü...

Çok üzülürdüm o zamanlar... Babam ek iş yapıyor sanırdım geceleri...
Babam ne iş yapıyor derseniz askerdi, Malatya'da görev yapıyorduk ...
Kıyamazdım babama...
Hayal meyal hatırlıyorum ama gizli gizli yatağımda ağladığım bile olmuştur, babam çok yoruluyor diye...
Dramların kraliçeliği o zaman da varmış işte...

Çok sonra öğrendim taş ocağının kahve olduğunu :)) Taşın da okey tabi ki :))
Aklıma geldikçe hala gülerim saflığıma :))
Toprağı bol olsun, okey taşlarını dizim dizim dizermiş rahmetlik :)))

Şimdi insanın böyle bir anısı olunca, büyüdükçe büyüdükçe bir taş ocağı işletme fikri doğuyormuş gizli gizli...
Hayli de işletmişim hatta ben bu taş ocağını...
Bakın ilk mahsullerim :))




İşte ilk mahsullerimi çıkartmak için yok olmuştum ortalıktan...

Kendileri safra taş ocağımda ürettiğim tamı tamına 487 adet taş olur efenimmmm :)))

Küçük bir opreasyonla kendilerini kullanıma açtık geçtiğimiz ay sonu... Herşey şahane gidiyor, ohhh evde keyifler yerinde derken korkunç sancılarla tekrar hastahane köşelerine döndüm...

Ve evet operasyondan daha sancılı bir döneme girdim...
Kollarımda serumlar (ki günde 10-15 civarı olur) bir emar bir ultrason bulunamayan bir sebepler zinciri...

1 haftalık hastanede yatış sürecinden sonra anlaşıldı ki bi tane kaçak askerim varmış :)))

Oldu mu mahsul sayım 487+1... Ohhh zenginim :)))

Sonrası ver elini İzmir... Ve bir kez daha anladım ki ben İzmir görmeden iyileşemiyorum... Bu olayla kanıtlanmış oldu...

ERCP diye iğrenç bir işlemle o minnoşdan da kurtulduk vesselam...

O sağ ben selamet :))))

Şimdi yine aranızdayım :))
Hepinizi teker teker okuyacağım inşallah, biriken işlerimi hallettikten sonra...
Sizi çok özledim ben yahu :)))

Öpüldünüz en komacanından :)

Oğluşuma not:

Paşacım, gördüğün taşlar çok nadide olup düğününde gelin kızıma kendi mahsulüm diye takacağım haberin ola :))))) Artık bu nadide taşları sen hangi kılıfa uydurur açıklarsın bilemiycem ahahahaaaa :)))
Telefonda anneciğim geçmiş olsun, nasılsın diyeceğine tabletim nerdeeeee diye tırtlamanın sonrasında verdiğim karardır :)))) İtinayla duyurulur :)))

İmza: Tabletinden daha az sevdiğin annen...



seçmeceler volume bilmem kaç

$
0
0


Kasım bitmek üzere ama olsun...
Bu aralar hayatımda herşey gecikmeli nasıl olsa...
Varsın ben Kasım biterken Ekim'i uğurluyum...
Hatta uğurladım gitti :))


G Ü N A Y D I N ♥

Cumartesi evde olmak şahane...

Bugün programımız yoğun...

Hadi biz koşturmaya başlayalım...




Tüm aksiliklere rağmen EVET mutlu bir pazar :)))))
Akçay / denizin kıyısında...

Aksilikleri saymıyım hiç...

Geçti gitti dedik oğluşla...

Deniz hala çok sıcak burda...

Bi batıp çıkıcaz şimdi...



Tam tamına 1 aylık mı olmuş teyzesinin kuzusu. 

Küçük prensim benim, ah bir bilsen seni ne kadar çok seviyorum. 

Kokunu bir an evvel içime çekmek için sabırsızlanıyorum ♥ ♥ ♥

Hadi gel bugün ilk partimizi yapalım seninle.. 

Kuşun kanadına koydum bir mum, üfle hadi minnakım ;)
Deli teyze Ardenini çok özledi...





Eğer top söz konusu ise, anne kişisi ne kadar mızlansa da kendini kargaların kahkahaları arasında spor salonunda bulur...
Offff offfff...



Umutlarım var benim...
Yaşanacak güzel yarınlarım.. Benim başka Türkiyem yok...
Başka vatanım da...
Elele yaşamayı, dostluğu, kardeşliği yeniden öğrenmem gerekiyorsa evet ben yeniden öğreneceğim. Yeniden öğrendiklerimi tekrar tekrar öğreteceğim...
Benim başka vatanım yok... Sizin varsa buyrun yol orda... Yok diyorsanız içinizdeki kötülükleri, nefreti atın bir kenara.... Sevgiyle harmanlayalım yolumuzu yenibaştan....



Okul müdürü "SAÇINI KESSSSS" derseeee :))))
Çok söyleniyoruz, inat olsun diye kesmeyelim anne diye diye...

Ortaokullu ergenus :)

Bu oğlanın söylenmecelerine bayılıyorum...

Pazartesi mutlu musun hocam diye soracakmış...

Ama yemez biliyorum..

Cakası bana :)))




Bugün harika bir deneme vardı akşam yemeğinde. 

Brokolili fırında makarna. 

Özellikle brokoli yemeyen çocuklar için başarılı bir çalışma. 

Nerden mi biliyorum, bizim evdeki ergenustan. 

İlk defa zorla sokuşturmadan mmmmmm diye diye yedi ♥
Elimi de fırında yakmayaydım iyiydi :)

Yarın da brokoli çorbası var...

İçimizde brokoli ağacı çıksın diye tüm uğraşım :))

Şebodur ne yapsa yeridir ;)




G Ü N A Y D I NNN ♥ ♥ ♥
İşe gitmek zorunda olmayınca insan erken kalkıyormuş.. 

Test edilmiş ve onaylanmıştır :)))

Sendromsuz pazartesi...

Çiçeklerle uğraşarak güne başlamak ayrı bir keyif :)

Çayım bile hazır...

Haydi ben kahvaltıya...

İlaç vaktim geliyor...



Bizde keyif saati başlıyor. 

Tek şartımız var o da aynı odada olmak; o tablette ben filmde :)))
Minecraft çılgınlığına devam ediyor paşam...

Ben de film çılgınlığına...

Still allice, film zamanı....


Öpüldünüz canlar ♥





"meraklı kedinin hüznü" diye bir başlık atasım geldi...

$
0
0

Efendim teeeee şurda yazmışım sabırsızlıkla beklediğim filmi...
Ama fimden bahsetmeden önce serinin 4. kitabı Grey'den bahsediyim azıcık...


Kitabı görür görmez uzunca bir süre Türkçe olarak basılmasını bekledim... Çokça da merak ettim...
3. kitapta konu tamamına ermişti çünkü, nasıl olur da devam edebilir diye düşündüm...

Ve meraklı kedi olarak bendeniz hemen kitap çıkınca aldım tabi ki :))

E.L.James bu kitaptan para kazanmanın tadını almış olacak ki, alın size birde Grey'in gözünden olaylar demiş...,
Hikaye aynı...
Olaylar aynı...
Sadece Grey'in olaylar karşısındaki iç sesi eklenmiş :)))
Evet sadece bu....
Komik bi durum...

Birde birkaç kendi başına geçirdiği zamanların detayları....
Sonunda da lap diye kesildi yine üstelik...
Tamda serinin ilk kitabının bittiği yerde üstelik...
Sonradan okuduğuma göre buda üç kitap halinde Grey'in gözünden aktarılacakmış...

Nurtopu gibi iki kitabımız daha var anlayacağınız....
Ama ben şimdi bu kadar şey yazdım ya almayacağımı tahmin ediyorsanız yanılırsınız :))
Ya Grey'in geçmişini öğrenirsem diye bir ümitle alacağım tabi ki...
Ve her kitapta da benden offf pufff sesleri duymanız % 1500 garantili ahahahaaaa :)))

Yalnız bu benim kontrol manyağı, güçlü karakterim gitmiş bu kitapta...
Grey'cim bildiğin ete kemiğe bürünmüş :)))
Hafif ergenimsi tripler, özgüven noksanlıkları, haaa bide korkusuz değilmiş bu adamcağızım benim...
Bi Grey'im vardı, onu da elimden aldın E.L. James....
Sağol varol yani :)))

Biliyorumki Greykolikler bu kitabı okuyacak... Ama diğer 3 kitabı okumadan ben bunu okuyum demeyin yazık edersiniz kendinize...
Anastasia'nın anlatımıyla çok daha zevkli okumak çünkü ;) Demedi demeyin...




Gelelim filmimize...
Gelir gelmez izlemeye gideceğim diye bağrındığım filme tabi ki gidemedim...

Yok seansı kaçırdım, yok yer kalmamış... İlk günler gidemeyince benim için esprisi de kalmadı... Zorlamadım artık, saldım çayıra...

İyi ki de salmışım çayıra...
4. kitaptan daha çok hayal kırıklığı yarattı bende çünkü...

Ben en çok içseslerini sevmişim meğerse kitapta, akıllarından geçenleri...
Mesajlaşmaları zaten en sevdiğim yeriydi kitabın...
Birbirleriyle savaşları...

Filmde ben bu duyguların hiçbirini alamadım... Kötü oynamışlar vs demiyorum ama ben hissiyatımı güçlendiremedim diyim... Kitabı okuyanlar bana hak vereceklerdir...



Ama itiraf ediyim en büyük hayal kırıklığım Taylor oldu, bizim şoför yani :)) Daha babacan, daha yumuşak bir adam beklerken getirmişler ruhsuz komandoyu :))) Nerde bizim korumacı naif Taylor'umuz :)))

Anladığım kadarıyla kitabı okumayanlar daha çok beğenmişler filmi... O gözle bakamadığım için yorum yapamıyorum tabiki...

Neyse şimdilik bu kadar...

Kaybolduğum zamanlarda o kadar çok film izledimki yakında blogu yine filmlerle dolduracağım ben haberiniz ola :))

Hadi Şebo kaçar ve en mutlusundan bir hafta sonu diler....
Mutlu olun, mutlu kalın emi ♥





Bir Kitap / Deli Çocuğun Güncesi

$
0
0


Sosyal medya patlaması yaşayan bir kitap diye tanımlasam hiç de yanlış olmaz bu kitabı...

Altı çizilecek cümle çok... Sırf onların hatırına okudum galiba...

Sevdim diyebileceğim bir kitap olmadı ne yazık ki... Ama beni yakalayan, bak bu duyguyu bende yaşamıştım zamanında dediğim his de olmadı değil kitap boyunca...

"Deneme" olarak çıkartılan kitap adı gibi... Günce kıvamında...
Kendini zorlamadan yazdığı hikayeler daha akıcı...
Mesaj verme kaygısına girince sanki biraz kasmış..

Kitabın bir yerlerinde mavi önlük giydiğinden bahsediyordu... Aneymmm dedim ben hiç mavi önlük giymedim ki :))) Belki de o yüzden içiçe geçemedi hislerimiz...

Sonradan okuduğum yazılarda gördüm ki beğenen "başucu kitabı" nitelendirmesiyle çok çok çok beğenmiş... Beğenmeyenler yada ne şiş ne kebap diyenler genelde benim yaş ortalamamda... Kıtır yani..

Ne kadar sert ve agresif bir hayat sürersen sür, bir gün
ılımlı ve sabırlı yaşamayı öğrenirsin.
Ne kadar kızgın ve sinirli bir hayat sürersen sür, bir gün
soğukkanlılıkla yaşamayı öğrenirsin.
Bazı şeylere sabretmeyi bazı şeyleri kafaya takmamayı öğrenirsin.
Hayat öğretir, hayat bekletir, hayat uslandırır.


Ama dediğim gibi sosyal medyayı kışkırtacak çok da güzel mesajlar var kitapta...

Dün akşam altı çizili cümlelere ve sevdiğim bölümlere göz atarken benim erken ergenusum geldi yanıma... "Ne okuyorsun" dedi merakla...

Altını çizdiğim
"O yüzden salaklık iyi bir şeydir. değerlendirmeyi bil. Bilinçli bir salaksan..."
bölümünü okudum...
Tam da oradaydım tesadüfi...

Doğru demiş dedi düşünerek... Mesela uçmayı başarmak fikri ilk başta çok salakçaymış... Ama bu salak fikrin iki kardeş üzerine gitmiş ve uçak denilen uçan bir aletimiz olmuş...
Salaklık güzel icatlara sebep olabiliyor...

Zekilik olmasın sakın bu dedim...

Yok dedi... İşte orda denilen gibi... "Bilinçli Salaklık" bu... Herkes onlara önceden çok salakça demiş çünkü...

Dedim biraz daha büyüyünce oku bari bu kitabı sen, belli seveceksin :)

Bu çocuk bazen ani çıkışlarıyla çok şaşırtıyor beni :)

Güzel şaşkınlıklarımızın olacağı güzel bir haftamız olsun inşallah...
Mutlu haftalar ♥




filmler, filmler ve yine filmler....

$
0
0

Hastahane ve evde istirahat sürecimde yine bir sürü film izledim...
Kış kapıda malum, battaniyelerin altına gömülerek film izleme zamanı da yaklaşıyor...
Belki size de fikir olurum...
Hem bende izleme arşivimi kayıt altına almış oluyorum böylece...
Sıkılırsanız es geçin bu yazımı ;)



HER / AŞK (2013)

2014 Oscar ödüllerinde en iyi özgün senaryo dalında heykelciği kucaklamış filmimiz.
Hakikaten özgün, farklı bir senaryosu var....

Theodore rolüyle Joaquin Phoneix bir harikaydı... Yalnızlığın çaresizliğini o kadar güzel yansıtmış ki... Her hücreme kadar hissettim desem yalan olmaz...

Filmin adı bize "aşk" olarak yansısa da filmde yaşanan aşk başka... Bir yazılım firmasının hazırladığı yapay zeka programını kullanmaya başlayan Theodore bilgisayarıyla aşk yaşamaya başlıyor...
İlginç değil mi?

İlk başlarda ah ne güzel diyerek imrenmiştim bu Samantha'ya... Samantha kişisel yazılımın adı bu arada... Sabahları günaydın diyor, sizin adınıza e-maillerinizi okuyor, hatta ayıklıyor... Sevdiğiniz müzikleri biliyor, sizin için araştırmalarda bulunuyor ve en güzeli istediğiniz zaman istediğiniz konuda sizinle sohbet ediyor... İşte bunları yaparken bu yapay zekamız kendini sürekli geliştiriyor, hatta ve hatta duyguları gelişiyor... Üzülüyor, korkuyor, aşık oluyor o da :))

Sonrasında ise yalnızlığın çaresizliğini izliyorsunuz o yaşanan sanal ilişkide....

Gerçekten farklı bir enerjisi var filmin... Biraz daha anlatırsam filme dair çok bilgi vermiş olacağım ve izlemeyenlere ayıp edeceğim galiba :)))

O yüzden susuyum ve MUTLAKA İZLEYİN diyim ben bu filme... Zira ben gerçekten ÇOK SEVDİMMMMM ♥



ÇOCUK BÜYÜTME REHBERİ (2013)

Dönem dönem sevdiğim bazı bloglarda görmüştüm bu filmi... İyi ki izlemişim not edip dedim...

Bir kere acayip eğlenceliydi... Rehber dediğine bakmayın, öyle mesajlar falan çokça içermiyor... Çapkın bir adamın al bu bebek senin diyip bebeğin kendisine bırakılmasıyla başlıyor film...

Hatta ilk olarak adamı gördüğümde  amaninnn bu tip ve çapkınlık yapmak nasıl bir arada bile dedim :))) Pisss, dağınık bir adam görüntüsü... Valentin rolüyle Eugenio Derbez hakikaten çok sempatikti sonradan...
Ama asıl işi çocuk oyuncumuz Loreto Peralta (Maggie) çıkarmış... Çocuk diyip geçmeyeceksin, şahaneydi oyunculuğu... Ben çok sevdim şahsen...

Maggie'nin kendisine bırakılmasıyla Valentin'in hayatı tabiki alt üst oluyor... Saçma sapan bir babalık işine giriyor ki filmin en eğlenceli kısmı burası işte... Bol bol kahkaha attım :)))

Meksika'da başlayan filmimiz anneyi aramak için Los Angeles'a gitmeleriyle devam ediyor... Maggie büyüyor... Ve yaşadıkları eve ben bile bayıldım :)) Değil çocuklar bayılmasınlar...
Hayal gücünü sonsuz destekleyen bir baba karakteri ile sıcacık bir baba-kız ilişkisi...
Oldukça da duygusal üstelik...

Fazla spoiler vermeden ben bu filmi de ÇOK SEVDİMMMMM diyerek bağlıyım ve MUTLAKA İZLEYİN diyim :)) İnanın pişman olmayacaksınız...

Hatta alın çocuğunuzu yanınıza öyle izleyin :)) Birlikte kahkahalar atın... Ama minnoşların bizim evimiz de böyle olsun söylemlerini nasıl geri püskürtürsünüz bilemem :))) Uyarmadı demeyin :))




EN UZUN HAFTA (2014)

Dışsesli bir film...
İlk başta ilginç gibi geldi ama yanılmışım :(

Filmimizde Conrad (Jason Bateman) oldukça zenginken anne ve babasının boşanma sürecinde girdiği maddi paylaşım kavgası yüzünden mirastan mahrum kalıyor ve birden meteliğe kurşun atmaya başlıyor. Bu arada uzun süredir gerçek aşkı ararken tam da bu kötü zamanda gerçek aşkı Beatricee (Olivia Wilde) ile tanışır... Şimdi değişim zamanıdır ama bu kolay olmayacaktır :))

Evet dış ses arada eğlenceli yapabildi filmi ama yok sürüklemedi beni...

Ne kadar ruhsuz anlattım değil mi konuyu :))
Kendime daha fazla eziyet etmiyim isterseniz...

Sonuç olarak ben bu filmi HİÇÇÇ SEVMEDİM ve ÇOK SIKILDIMMM...
Tavsiye mavsiye de etmiyorum o sebeple ;)

Ama kız güzeldi ahahahaaa :))) Mekanlar da öyle ;) Buda dip notum olsun...










UMUDUN PEŞİNDE (2013)

Gerçek yaşam hikayelerinden yola çıkılmış filmleri seviyorum...
Daha çok içine giriyorum, hele film duygusalsa filmle bile konuşmaya başlayabiliyorum...
Eskiden anneme çok kızardım dizilerle konuşuyor diye :)) Şimdi ben aynı haltı filmlerle yapıyorum...

Philomena (Judi Dench) küçük yaşlarda hamile kaldığından dolayı evlatlıktan reddedilir ve manastıra bırakılır... Oğlunu burada doğurur ve sonra kendi rızası olmadan oğlu evlatlık  verilir.

Sorgusuz sualsiz geçirilen 50 yıl... Büyük sırrını hep içinde saklamış bu süre zarfında... Kendi çapında araştırmış belki ama hep günahının cezası olduğuna inanmış...
Taş olsa çatlar :(

En sonunda kızına anlatır yaşadığı büyük acıyı....

Philomena'nın yolu nihayet kızı sayesinde gazeteci Martin (Steve Coogan) 'le kesişir ve birlikte araştırmaya başlarlar oğlunu...

Birbirlerine zıt iki karakterin bir araya gelmesiyle eğlenceli anlar da var filmde... Hayatında ilk defa İrlanda'dan ayrılan bir kadının Amerika'daki şaşkınlığına gülümseyeceksiniz...

Ama genelde içinizin acıyacağı bir film...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDİMMMM ve izlemenizi TAVSİYE EDERİM....

Film bazı yerlerde ağır ilerliyor ama çok da sıkmıyor....


Bugünlük bu kadar yeter ;)
Diğer filmleri yazmaya başlıyım ben :)))))



Bu hafta bu son :) Söz veriyorum ;)

$
0
0



EŞ RUHUMUN EŞ ZAMANI (2012)

Nerden aklıma takıldığını, neden listeme aldığımı bilmiyorum ama kendileri uzun zamandan beri listedeydi...

Hadi dedim bu sefer izliyim... Atık üzerine bir çentik atma zamanı geldi bu filmin...

Hayatımda hep pozitif olmaya çalıştım, olumlamalar da yaptım... Kuantum fiziğinden anlamam, ucundan bucağından neyi kapsadığını bilirim sadece...

İşte bu filmde bunun gözünü çıkartmışlar :)

Gerçek yaşam hikayesinden yola çıkılarak yapılmış olmasına rağmen ıııı-ıııı yok olmamış...

Pozitiflikler, güzellikler gözümüze gözümüze sokulmuş, insanların enerjisinin birbirine geçişi yıldırım efektleriyle verilmiş vs... Bi dolu absürdlükler...

Şanal (Uğur Çavuşoğlu) ve Işık (Aylin Kabasakal) 'ın birbirlerinin ruheşi olmaları ve evlenmeleriyle ilgili gerçek bir hikayeymiş....

Ama yok içim bunaldı...

Kuantumcular lütfen kusuruma bakmayın ama sizin filminizi inanın yapamamışlar, üzgünüm...

Sonuç olarak SEVMEEEEEDİMMMMM 'in en koca hali oldu bu film maalesef  benim için...



HAYATIMIN EN KÖTÜ GECESİ (2014)

Bahtsız bedevi tanımını işte bu sarı elbiseli kız için kullanabiliriz...
Arkadaş bir gecede insanın başına ne kadar olay gelebilir ki...
Mesela en fazla terk edilebilir :))))

Evet bir terk edilmeyle başlıyor... Meghan (Elizabeth Banks) salya sümük depresyona girmişken üstte gördüğünüz seksi elbiseyi kıza giydirerek eğlenmeye çıkartıyorlar arkadaşları... Hayyyy çıkartmaz olaydınız dedim :)))

Sabah da aslında hayatının kariyer fırsatı için bir şans yakalamıştır kızımız... Ama kader ağlarını örmüş işte ahahahaa :)))

Biskrem çocuğumuz Gordon (James Marsden) 'la tanışır barda ve geceyi yakışıklı çocuğumuzla geçirir.. Gecenin köründe uyandığında nerde olduğunu bile hatırlamamaktadır.... Sabahki randevusuna yetişmek için 3-4 saati kalmıştır....

Ve başlar aksilikler zinciri :)))) Ordan oraya koştururken ay yok bu kız öldü bitti dedirten çatlakça hikayelere dalar... Film ya bu :)))

Neyse efenim sonuç çıtır çerezlik bir film...

Çok şahane olmasa da izlenebilecek kıvamda....

EHHHH İŞTEEEEE kategorimde yerini almış bulunmakta... Fazladan zamanınız varsa izleyebilirsiniz :))



SİHİRBAZLAR ÇETESİ (2013)

Bu film tamamen Oytun'un seçimiydi... Baktım Morgan Freeman var filmde, hiç mırın kırın etmeden kabul ettim bu filmi izlemeyi...

Bu arada hakikaten bu adamı çok seviyorum ben... Ama son zamanlarda yüzünde oluşan kara beneğimsi şeyleri temizlemek geliyor içimden ahahaaaa :)) Bu da ayrı bir takıntım işte benim... Takıntı mı al takıntının alası ahahahaa ;)

Neyse efenim gelelim filme.... Bilirsiniz küçük büyük herkesin ilgisini çeker hokus pokuslar... Altında hep bi oyun vardır ama göremeyiz... Aaaaaa diye ağzımız açık kalır... İşte bu filmin hemen hemen her sahnesinde ağzım açık acaba şimdi ne olacak diye bekler bildum kendimi... Mahşerin dört atlısı adı verdikleri birbirinden maharetli 3 adam 1 kadından oluşan bu sihirbazlar grubu gösteri sırasında taaaa diğer kıtada bir banka soyup seyirciye dağıtıyorlar ki dillere destan.... Seyircilerin arasında olmak isterdim şahsen :)))

Tabiki FBI da peşinde bu çetenin...

Her saniyesi dolu dolu bir film... Sonu ise ayrı bir enterasan ;) Kadro mükemmel.... Sırıtan hiçbir karakter yoktu diyebilirim...

Ben inanılmaz şaşırdım... Vay beee deme garantili... Tabi ki aramızda aşırı öngörülü arkadaşlar olup sonu tahmin ediyorlarsa lütfen bana salak muamelesi çekmesin :))))

Oytun'u baz alacak olursam 10 yaş ve üstü  çocuğunuzla rahat rahat izleyebilirsiniz ;)

Sonuç olarak biz bu filmi ÇOOOKKKK SEVDİİİİKKK ve tavsiye ederiz. Aksiyonseverlere tavsiyemdir efem ;)




KAYIP KIZ (2014)

Kendimi bile şaşırtıyorum bazen... Gerilim filmi izledim... Hormonlarıma bişeyler oldu ameliyat sırasında galiba :)) Tamam abartıyorum, polisiye/gerilimdi... Gerilimin hafif dozlusu...
Gerilmeyi sevmiyorum ne yapıyım... Ama bu filmi o kadar çok anlattılar ki meraklı kedi işbaşındaydı ;)

Bu filmi anlatmak o kadar zor ki... Spoiler vermekten kaçınmaya çalışsam da ufak kaçamaklar yapabilirim şimdiden haberiniz ola...

Amy (Rosamund Pike) ve Nick (Ben Affleck) oldukça romantik bir çift... Tabi ki evlenene kadar :)) Evlendikten kısa bir süre sonra Nick işten çıkartılıyor ve evin salonunda 24 saat oyun oynayan pijamalı bir erkek haline dönüşüyor... Şaşırdık mı peki buna tabi ki hayır :))))

Çiftimiz daha sonra Nick'in memleketi Missouri'ye taşınırlar... Nick kardeşiyle bar işletmeye başlar ve sorunlar çözülmüş gibi gözükmektedir... Ya da biz öyle algılıyoruz....

5. evlilik yıldönümlerinde Amy birden ortadan kaybolur... Arama kampanyaları başlatılır ve medyanın gücü çok etkin bir şekilde kullanılır...

Acaba Amy gibi ideal bir genç kadın, ideal eş nasıl olur da ortadan kaybolmuştur... Nick'e acıyan bakışlar birden medyanın etkisiyle acaba katil mi sorularını milletin kafasına sokar...

Film boyunca geri dönüş anıları tam da yerinde verilerek izleyicinin de kafası karıştırılmaya başlanır... Ve ınınınnnn ınınınnnnn şimdi ne olacak diye iğne üzerinde bekleme psikolojisine büründürülür...

Allah zeki kadının şerrinden erkek kişilerini hakikaten korusun :))) Filmin sonunda bunu dedirtti bana Amy...

Spoiler vermeden anlatmayı başardım mı ki :))))
Neyse takılmayın siz bana...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDİMMMMMM ve yaşasın kötülük kategorime ekledim :))))
Gerilimseverler zaten izlemişlerdir eminim ama, benim gibi aşk ve dram severler de gönül rahatlığıyla izleyebilir... Bikaç yerde gözünüzü kapatmanız yeterli :)))

Bugünlük de bu kadar yetsin...
Bu hafta bir daha size film alatmayacağım söz veriyorum :)))
Kocaman öpüldünüz filmseverler ♥






yeni terfi; şam şeytanı...

$
0
0



Bizim böcük terfi etti artık, ortaokula başlamasıyla şam şeytanı oldu :)))

Öyle böyle değil hem de...

İlk okula gittiği günün akşamında eve geldiğinde öğretmenim kelimesinin yerini hocam almıştı bile... Bakakaldım...
Öğretmene ne oldu oğlum dedim... Hocam işte dedi :)))
Hani Perran Kutman'ın bi dizisi vardı, hoca camide, hoca camide der gezerdi...

Her hocam dediğinde ben de aynısını diyorum ama zzztttt bir kulaktan bir kulağa ışın hızında girip çıkıyor :)))

Artık ben de alıştım...

Okulla ilgili ilk şikayeti kantinin pahalılığıydı bizim şam şeytanının...

Neymiş efenim bir kutu içecek şu kadar paraymış, olurmuymuş hiç yahu... Bunu kazıklıyorlarmış.... İçme o zaman dedim... Çözüm olmadı tabi ki :)) Okul kapısının karşısında hemen bi market var... Aynı paraya 1,5 litresini alıyormuş okula girmeden önce... Kağıt bardak al da arkadaşlarınla paylaş bari dedim... Ohoooooo dedi, hepsini ben içiyorum :)))

Mide fesatı geçirirsin çocuğum dedim, dinlemedi tabi ki... Baktım bildiğin canavar gibi bugün ne tüketsem acaba diye geziniyordu ki vetoyu yedi benden... YAASSSSSAAAAKKKK :))) Şimdilik paşa paşa uyuyor ama bakalım ne zamana kadar devam edecek...

Bu sene ilk defa etüte başladık... Anneannemiz Amerikaya gittiği için biraz da mecburi oldu gerçi ama şimdi iyi ki vermişim diyorum... Memnunum etüdümüzden yani... Ama bizim şam şeytanı memnun değil tabi ki :)) Sıkıya gelemedik...

İlk birkaç haftadan sonra müdüre hanımla öğretmeni sormuşlar bizimkine;
-Oytun ilk defa etüde geliyorsun, etüdü sevdin mi, ne düşünüyorsun diye...
Bizimki "hayal kırıklığına uğrattınız beni" demiş hiç düşünmeden...
İkisi de şokta tabiki... Aaaaa neden demişler...
Oytundaki açıklama bomba;
"Ben zannediyordum ki ödevlerimi getireceğim, siz yapacaksınız... Hem yapmıyorsunuz hem de üstüne bir sürü test yaptırıyorsunuz" diye yapıştırıvermiş....

Şok şok şokkkkk :))))
Bana anlattıklarında kahkahalarla güldümmm :)))
Adam kendince benim yaptığım ödevlerine yardım edecekler açıklamasına oldukça çıkarcı ve bencil bir yorum yapıvermiş işte...
Ben buna şam şeytanı demiyim de ne diyim...

Peki bu kadarla kalmış mı, tabiki hayır...
Şimdiye kadar anlattığım kısmı eğlenceli kısmıydı... Ayıplarımız da var tabi ki...

Hastahaneye yattığımda bunun yanına harçlığının üstünde bir para verdik... Kimi zaman arkadaşlarımızda kaldı çünkü... Bişeye ihtiyacı olur vs diye... Ne ince düşünceliyiz dimi :)))

Peki o ne yapmış bu parayı....

Öğretmenine rüşvet teklif etmiş.... Yaaaaa yanlış duymadınız...
Hala hatırladıkça kulaklarımdan ateş çıkıyor...

Zor bir ödevi varmış, yapamamış... Hoş yapmak da işine gelmemiş biraz da anladığım kadarıyla... Etüt öğretmenine tenefüste gidip " Cebimde şu kadar para var, o ödevi yapmak isterseniz sizinle paramı paylaşabilirim" demiş....

Öğretmeni gerçi gereken cevabı usturubuyla vermiş...
Ama bendeki durum eyyyyy yer yarıl da ben içine giriveriyim moduydu...
Çok utandım hakikaten...
Kadıncağızım hala iyi niyetli anlatıyor bana durumu ama ben kuruldum saatli bomba gibi...

Akşam evde şam şeytanına kızıyorum, oğlum saygısızlık bu... Nasıl yaparsın diye.... Çatlak ben olsam alırdım diyor hala :)))

Gülerim ağlanacak halime....

Bu olayın ardından iki hafta harçlık cezası geldi tabi ki....

Bunlardan çıkarılacak sonuç neymiş, dinsizin hakkından imansız gelirmiş....
Bundan sonra böyle :))

Bizdeki durumlar şimdilik böyle...
Yeni haberlerle geleceğim inşallah :)
Mutlu haftalar efenim...
Bu haftayı inşallah yüreğime inmeden atlatmayı başaracağım...
Azimliyim ahahaaaaa :)))

Öpüldünüz ♥






Düzenli olmanın sırları....

$
0
0

Başlığa gel başlığaaaa....
Şimdi benim size çekmecenizi şöyle yapın, dolabınızı böyle yapın dememi bekliyorsunuz dimi .....
Yanıldınız anacım :)))
Kandırdım sizi ahahahaaa :))))

Şimdi efenim sizi buraya toparlamamın sebebi şöyle....

Bugünlerde çok isteklerim var... Basit istekler aslında... Ama ben gerçekleştiremiyorum...
Mesela şöyle sıralıyım...

- Çalışmak istiyorum hala ve işlerimi zamanında yetiştirmek istiyorum...
Bunu yapabilmem içinde instagram, facebook hiiiiçççç bakmamam lazım... Hele ki bloglarınıza güzel güzel yazılar yazıyorsunuz ya... İşte o yazıları ya siz yazmayın ya da bana bi uyarı falan koyun... Sizi okumaya başlayınca bitiyor olay... Ordan oraya zıplarken günün yarısını aç karnına tek dozda yutuyorum vallahi...

-Evim derli toplu olsun her daim istiyorum mesela... Çamaşırımı zamanında yıkıyım, ütülerimi hemen yapıp kaldırıyım falan böyle şeyler işte... Yemeğimi hele ışın hızıyla hallediyim üç beş çeşit stoklıyım mesele... Bak bu arada baklava açmak bile hevesindeyim... Yapabilirim dimi...

Peki bunları yapınca kim kitap okuyacak, kim film izleyecek, kim tığ,şiş,boya kullanıp DIY yapacak haaaa !!!!! Söyleyiverin bana hadi...  Hadiiiii söylesenizeeeeeee!!!!!

- Sabah çıkıyoruz saat 07:00 varıyoruz 19:30... Oğluşun yatak vakti 21.30.... Ödev var, günlük ders kontrolleri var, öztemizlik çalışmaları var... Var da var.... Hani biz onunla ne zaman konuşacağız, ne zaman birlikte keyifli zaman geçireceğiz.... Hadi bigün hepsini asıp yaptık diyelim, 2.-3.-4.-5.-6. ve 7. gün ne yapacağız...

- Gezmek istiyorum hem... Dağ,taş,bayır... Arkadaşlarımla keyifle vakit geçirmek istiyorum... Kafamı dağıtmak istiyorum... Şimdi kendimi sokağa atınca üstteki hangi maddelerden feragat etmem lazım farkında mısınız siz :((((

- Bu sıralarda fotoğraf çekmek hoşuma gidiyor... Kursuna gidesim var... Öğrenesim var... Vallahi hevesliyim bak... Dalga geçmeyin benimle...
24 saate 2 saat daha ekleyebilirsem yapacağım bu işi de....

- Hmmm ben her gün sporda yapıyorum, sen ne zaman yapıyorsun diyenlere yok vallahi böyle bi isteğim :))) Popomu büyütmeye devam edeceğim ben... Bu konudaki hareket = bereket denklemine inanmıyorum ahahaaaa :)))

Yok olmuyor arkadaş....
Birini yapsam, diğerinin ruhuna fatiha....
Kendimi bu aralar resmen kasıyorum, derbeder ediyorum...
Ama yok....

Her gece biçoğuna yetişebilmek için gece 2-3 lerde yatar oldum...
Ama yine de eksik kalıyor...
Beni bi klonlasanıza allaseniz :)))
Bak 40 yıl köleniz olurum...
Ayağınıza gelen bu kısmeti kaçırmayın :))))

Hadi yedim yine mesai saatinden bak size dert anlatacağım diye...
Tutmayın beni yahu...
Kaçtımmmm....
Mucksssss ♥



kasım seçmeceleri

$
0
0

Böyle toplu bakışı seviyorum :)
Bazen aneym hiç bişey yok ortada diyorum, bazen de oooohhh sabahlar olmasın diyip keyifleniyorum...
Bakalım bu ay neler yapmışız ;)


Uzaylı zekiye geldi hanıııyymmm :))))
Çıldırasıya en iyi geceler, tatlı rüyalar...
Bu okuma gözlükleri şahane dostum...

Led ışıklı gözlük yapmışlar, gözlük ama camı yok...

Kalkıp ışık söndürmeceye son...

Tam benim gibi tembeller için...

Kitap keyfi şahane bundan sonra geceleri :))




Benim mesajlarımı yersen bak lop lop yağ olursun... 

Kımıl kımıl kıpraşamazsın bak... 

Akılllııı olll oluuuuummmmm...
Neymiş yemişmiş...

Ben seni yerim asıl...

Pozitif düşüncelerimi yedirtmem ;)




Hiç olmadı gökyüzüne bakıp derin bir nefes alacaksın...

Yol devam ediyor her daim....
Özgür Bacaksız / Deli Çocuğun Güncesi 

Kitap keyfi şahane, hele ki candan gelen baykuşlu ayracımla...



Yağmurlu bir sabahtan günaydın.... 

Bugün işe gelmek çok zordu...

Evde çocuk hasta, ay sonu, iş çok...

Hay çalışmak zorunda olmanın :((

Küfürün adını ayıp koymuşlar bir de...

İsyan yüklüyüm bugün...


Evde bayat ekmek varsa hemen bir operasyon düzenlenir ve fırına sürülür...

Aklımda farklı operasyonlar da var ama içimden 10 a kadar sayıyorum... 

Yok yok 100 e kadar....
Pazar kahvaltısı...

Haydi bana kolay gelsin, yapacak iş çok...



Mutlu hafta sonlarınız olsun efem :)))
♥ ♥ ♥






haftaya bir kitap ile başlayalım...

$
0
0




Marquez 'in benim hayatımdaki yeri farklıdır... Kendisiyle ilk tanışmam ilk aşk sayesindedir...

Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okumaya çalışmak benim için ilk sınamaydı sabrımın... Ama heves işte, hatta gençlik... O okumuş bende okumalıyım gibi garip bir saplantı...

Şimdi sor bana o kitap hakkında bişey hatırlıyormusun diye... Hayır hatırlamıyorum   :)) Kopuk, kopuğum... O kitabı sevdiğimi hatırlıyorum, ama nedeni yok...

Ama son 10-15 yıldır Marquez hep hayatımda :))) En son ameliyattan çıktığımda ameliyathaneye bi kız çığıra çığıra giriyordu... "Şu Gabriel Garcia Marquez gibi kadın nerde meraktan geldim vallahi" diye :)))))

Tabi ki tip olarak benzemiyorum adamcağıza... Edebiyatla ilgisi olanlar ismimin uzunluğundan dolayı Marquez'e akraba olduğumu düşünüyorlar :)))
Eeeeee 2 tane isim var, 2 tane de soyad nüfus cüzdanımda... Marquez'in Türkiye temsilcisiyim diye dalga geçiyorum artık :)))

Lafı çok uzattık, gelelim kitaba...


"Benim Hüzünlü Orospularım"ı bir gecede okudum...
Merak ettim...
Yazarın son kitabı olduğunu biliyordum... Acaba kendini mi anlattı dedim hatta...
Bilemedim...

Konu biraz rahatsız edici aslında... 90 yaşındaki bir gazeteci hayatının son dönemecinde kendine bir doğumgünü hediyesi vermek istiyor... Bakire bir kızla beraber olmak istiyor...
Hayatı boyunca ücretini yada karşılığını ödemeden hiçbir kadınla birlikte olmamış bir yaşlı adam...
İnsanlarla ilişkilerini, bakış açısını anlamak kitabı sürükleyen etkenlerden biri...
Genelev patroniçesinin getirdiği 14 yaşındaki kıza yaşadığı aşk ise bir başka sürükleyen etken...

Ruhunu gençleştirdiği bariz aşkına Delgadina diye sesleniyor...
Yeni yetme bir delikanlının telaşına düşüyor hatta...

Diyorum ya konu olarak rahatsız edici bir durum olsa da, kitabın ilerleyen sayfalarında bu rahatsız edici durumdan kurtuldum...
Kitabı okuyanlar beni anlayacaklardır....
Okumayanlara ise okuyun diyorum... Ustanın dilinden güzel bir kitap...
Seveceksiniz...

Mutlu haftalar diliyorum....







bahtsız bedevi demeyeceğim, çünkü ben şansa inanıyorum ( mu ki)

$
0
0



Tatlı telaşlarım var bugünlerde...
Kardeşimin yanına gitmek için...
Arden meleğimi koklamak için....
Ne güzel dimi :)))
Evet buraya kadar öyle...

Yarın konsoloslukta vize görüşmem var...
Vize verecekler mi acaba endişelenirken sabah şok şok şokkkkk...
Sabahın seyrinde haber izleme diye kaç defa söyledim kendime ama dinleyene aşk olsun...
Bugün Amerika Konsolosluğu yaşadığı güvenlik tehdidi sebebiyle kapalıymış...
Eeeeee yarınnnn ??????
Yarın açılacak mı ki....
Haaa birde vize işlemlerini zorlaştıracaklarmış... Bu da diğer söylenti...

E be kardeşim beni mi beklediniz...
Ben bi gidip geleydim...
Sen de kollarını bi açaydın bana...

Bakalım bu son olaydan kıl payı kurtulacakmıyız...
Yarın kapı duvar olursa hayyyy.... diye başlayacağım ama bundan emin olabilirsin...

Neyse yarın ola hayır ola...
Kanatlarımı hazırladım bi kere ben...
Elbet uçacağım...

Öptüm sizi en komacanından ♥




hayat ♥

$
0
0

Hayat...
Nasıl dolu dolu bir kelime...
Ömür...
3 gün... 5 gün... 80 gün... 80 yıl...

Oytun bir keresinde "bunca hayatımda ilk kez yiyorum" demişti.. Gülmüştüm, kaç yaşındasın ki topu topu demiştim... Ya 7 ya 8 yaşındaydı...
Lafı bile edilemezdi...
Sanki...

İster 8 ister 80 ömür işte... Büyüklüğün ne önemi var ki...
Rakamsal büyüklük artınca sadece deneyimlerin artıyor, ömür etkilenmiyor ki....
Herkes dolu dolu "ömrü hayatım boyunca" diyebilir... Garipsememek lazımmış :)

Bende dün dedim ki ilk defa...
Ömrü hayatım boyunca ilk defa kendimi güvenilmez hissettim :)))
Ahhh ne hoşşş...
43' e bir gün kala olacak şeymiydi :)
Oldu vallahi...

Benim caaaannnımmm konsolosluk memurem bana kaçak muamelesi yaptı...
Çok da tınnn diyemedim o anda, hoş şu anda da diyemiyorum...
Dönüş yolunda sorguladım accık...
Gittim, gittim bi baktım bi arpa boyu yol katedemedim...
Vazgeçtim düşünmekten sadece...

Bak ne yazacaktım nereye getirdim konuyu yine...

Dolu dolu 42 yıl yaşadığım ömrümde hayatıma giren, çıkan, hala varolan canlara teşekkür ederim...
Cümlelerime, yeni cümleler eklediniz...
Anılarıma çoğunlukla çiçekler serpiştirdiniz...
Gözyaşlarımı sildiniz...
Uzaklarımı yakın ettiniz...
Bazende yakınımda olanları uzak...
Ama olsun...
Hayatıma hep çok şey kattınız...

Kahkahalarımı çoğalttınız...
Adımlarımı güçlendirdiniz...
Kayıtsız sevmeyi öğrettiniz...
Kendimi tanımamı sağladınız artılarınız ve eksilerinizle...
İyi ki varoldunuz ♥

Veee bitanelerim, canım ailem...
Ardenimle bir kere daha taçlandırdınız beni...
Her şartta ve koşulda yanımdaydınız...
Hep sevdiniz, hiç eksilmeden hem de...
"Daha" larla şımarttınız beni...
Hiçbirinizin yokluğuyla sınamasın hayat beni...

Ve hayat sana da diyeceklerim var...

Öyle herşeyi sere serpe uzatmadın önüme...
Çok kızdığım, küstüğüm zamanlar oldu sana...
Ohhhh dediğim anda şaşırttığın gibi, offf dediğimde de şaşırttın...
Dengeliydin şükür ki :))
Son sabır sınaman pek hoş olmasa da...
Koca koca bağırarak söylüyorum bak...

SENİ SEVİYORUM HAYAT ♥





Nostaljik Pazartesi

$
0
0

Sevgili Ayşe çok güzel bir fikir attı ortaya... İşte burada ...
Kayıtsız kalmak imkansızdı tabi ki :)
Unuttuğumuz o kadar yazımız, anımız var ki !!!
Bundan sonra ayda bir kez mutlaka Nostaljik Pazartesi olacak bu blogta :)

Şimdi tamamen seçmece yaptığım yazıya taaaaaa 2008'e gidelim..
İlk yıllarıma :)











Hep özenmişimdir yağmurlu günlerde arap bacı olup camdan bakarken kahvemi yudumlamaya :))) Ama inatla yağmurlarda hep bir koşuşturmaca, bir yetişmece, bir ıslanmaca....

Ahhh canımın içi sende benimle birlikte yağmurda yollardasın. Biliyorum çok erken başladın sabah-akşam yollarda olma haline.... Yolları eğlenceli hale getirmeye çalışmam sırf bu nedenledir... Bıkma, isyan etme diye...

Çocukluğumda ben de senin gibiydim. Her sabah ve her akşam anneannem ve ev arasında mekik dokurdum. Okumayı öğrendiğimde annem plakaları, tabelaları okuturdu bana oyalanmam için. Teyzen bize göre daha şanssızdı minik kuşum. Ama inan hiç isyan etmeden kilometrelerce yol yürürdü sırf bakıcıda kalmamak için. O zamanlar Malatya'daydık ve annem köy okulunda öğretmendi. Otobüsü kaçırdıklarında minicik adımlarıyla annemin koşmasına eşlik ederdi. Mutlaka onunda oyalanmak için annemle oynadığı oyunlar vardı... Biz şimdi o günleri arada hatıralarımızın arasından çıkartıp gülümseyerek anlatıyoruz. Büyüdüğünde sende öyle yapacaksın biliyorum...

Anne şimdi bunu bana neden anlattın diye sorma; çünkü bilmiyorum.... :)

Yazının orjinal hali ahada burda...


Mutlu haftalar ♥


dramasından, romantiğine.. taze taze geldi..

$
0
0



İNCİR REÇELİ 1 / 2 ( 2010 / 2014 )

Bir zamanlar bu filmi izleyemeyeni dövüyorlardı...
Ben çok dayak yedim bu yüzden :)))
Hatta itiraf ediyorum İsyan şarkısı bu filmle patlamış, bunu da yeni öğreniyorum ahhaaaa :))
Nasıl bir asosyallik yaşıyorsam o günlerde, izlemediğim gibi konuşmamışımda...
Muhtemelen ben kimseye aaa o filmi ben izlemedim diyemedim :)))

Eeeee haliyle birincisini izlemeyen ikincisini hiç izleyemez...
Neyse ki dayak yemekten kurtuldum ve filmleri bir çırpıda hemde peşpeşe izledim :)
Devam filmlerinin peşpeşe izlenmemesi gerektiğini bir kez daha anlamış bulunmaktayım bu arada...
Birbirinin içine soktum iki filmi de :))
Tabi ne kadar böğürdüğümü siz tahmin edin...

Öyle konudan falan bahsetmeyeceğim...
İzleyen izledi zaten... İzlemeyen de benim gibi kesin biliyordur konusunu :))
2. filmdeki dövmelere hasta oldum yalnız... Yaşayan dövmeler sanki... Hala bir dövmemi yaptırsam acaba diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi...

İlk filmdeki Sezai Paracıkoğlu ikinci filmde olmuş Halil Sezai Paracıkoğlu :)) Şimdi afişleri yanyana koyunca fark ettim...

İki filmde de oynayan kapıcı Cemil'e bayıldım ama :))
Kıyamam ben ona :)

Şarkıların şahane olduğunu söylememe hiç gerek yok herhalde ;)

İlk filmdeki kızı daha çok sevdim... Daha romantik film tadında herşeyiyle... 2. filmdeki kız daha erkeksi.. Baya bi alışamadım o haline onun... Filmleri peşpeşe izlememin de etkisi var tabiki...

Sonuç olarak ağlak filmler kategorisinde ben bu filmleri  SEVDİMMMMM....




ATLI KARINCA (2010)

İç acıtan bir film...
Anne falan olmamla alakası yok.... Bu film herkesin içini acıtır...
Konuşmaya bile korktuğumuz aile içi cinsel istismar üzerine kurulmuş bir film...
Çok ince ince işleyerek, abartmadan, sessiz sessiz anlatılmış bir konu....

Filmde en büyük yükü küçük kızımız Sevgi (Zeynep Oral) üstlenmiş ve gerçekten şahane bir performans sergilemiş... Anne Sevil (Nergis Öztürk) 'de keza öyle...

Filmi peşpeşe 2 defa izledim... Filmin konusuyla alakalı daha önce birşey okumadığımdan dolayı filmin başlarındaki bazı ipuçlarını kaçırdığımı farkettim... Sanki bu olayın sebebi olabilirmiş gibi bir sebep aradım, çokça da hırpaladım hatta kendimi...

Aile yapısını sorguladım... Baba Erdem  (Mert Fırat) 'i inceledim bolca...
Gördüğümüzle, arkasındaki acı gerçeklerin ne kadar farklı olduğu acı bir tokat gibi işlenmiş filmde...
Yaşamları nasıl da normal gibi aslında...
Gibi ama işte...

İlk bölüm daha ağır aksak gidiyor, yarısından sonra daha hızlı işleniyor konu...
Son çarpıcı...

Ama konunun kendisi ağır... Diyorum ya canım acıdı film boyunca...

Eğer şu ana kadar izlemediyseniz mutlaka ve mutlaka izleyin...
Bırakın içiniz acısın...
Aile içi istismar bırakın tokat gibi çarpsın yüzünüze...

Konusu ne kadar ürkütücü olursa olsun ben bu filmi ÇOKKK SEVDİMMMM....




BENİM DÜNYAM (2013)

Uğur Yücel'i severim... Oyunculuğunu ilk Eşkiya filminde sevmiştim... Sonrası geldi hep.. Bu filmde de beni yanıltmadı... Oynadığı rolün hakkını vermiş yine...
Hepsi ayrı ayrı iyi ancak Ela'nın çocukluğunu canlandıran küçük kızımız var ki (Melis Mutluç) acaba gerçekten görmüyor mu dedirten cinsten oyunculuğu... Belki de yaşının daha küçük olmasından gösterdiği performans daha da göz kamaştırıyor....

Film Hint "Black" filminin uyarlamasıymış... Hatta Black filmi de pedagog ABD'li Helen Keller'in yaşamından uyarlama... İlginç bir hayat... Okumak isterseniz burada yaşamın bazı önemli öğeleri var.

2 yaşında geçirdiği ağır bir hastalıktan dolayı kör ve sağır olan Ela (Beren saat) ' nı hayatına annesinin diretmesiyle Mahir Hoca (Uğur Yücel)  giriyor... Ve ilginç bir yaşarken öğrenme öyküsü içerisinde buluyorsunuz kendinizi... Çok fazla acitasyona girmeden dengeli bir dil kullanılmış filmde.... Aslına bakarsanız iki kişinin öyküsü var filmde... Zira ilerleyen dönemlerde Mahir Hocada alzheimer hastası oluyor...

İçiçe işlenmiş duygusal bir film... Ağlamak kaçınılmaz filmde...

Uyarlama filmi izlemediğim için karşılaştırma imkanım yok. İlk fırsatta o filmi de izleyeceğim. "Black" filminin daha başarılı olduğunu okumuştum bikaç arkadaşımda... İzlediğimde yapabilirim ancak karşılaştırmayı... Hatta Helen Keller'in hayatını anlatan bir belgesel de yapılmış. Bulabilirsem onu da izlemek istiyorum. Konu beni çok etkiledi çünkü...

Sonuç olarak ben bu filmi SEVDİMMMM ve dram severlere kesinlikle tavsiyemdir....




BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ (2015)

İlksen Başarır filmlerini seveceğim galiba... Atlı Karınca gibi bu filmde İlksen başarır ve Mert Fırat'a ait...  
Hatta buraya not ediyim ; Başka Dilde Aşk ve Erkek Tarafı izlemediğim filmleri...

Atlı Karınca gibi çok vurucu bir hikayesi yok... Ama ismi gibi masalsı anlatımı hoş bir his bırakıyor...
Anaokulu öğretmeni olarak karşımıza çıkan Nehir (Melisa Sözen) oldukça duygusal bir karakter... Yaşadığı aşkın neşesini de kederini de hissettiriyor..

Filmde beni en etkileyen sahneler büyüklere masal anlatılan kısımlar...  Sonradan araştırdım, hikaye anlatıcısı Judith Malika Liberman oynamış bu sahnelerde... Bir ara bunu da araştırıp anlattığı masallar varsa dinlemek istiyorum... Gerçekten çok etkileyiciydi. Kayda değer bir yayın bulursam sizinle de paylaşırım mutlaka....

Mert Fırat sorunlu aşık Ozan karakteri ile yine hoş... Şimdiye kadar sadece izlediğim Gece filmindeki halini sevmemiştim galiba...  Kendi sesi ile seslendirmiş filmde söylediği şarkıları... Albümü çıksa alırım kesin :) Evet ben Mert Fırat'ı da seviyorum :)))

Hafif konusu ile çıtır çerezlik bir film...

Yine diyorum ki ben bu romantik filmi de SEVDİMMMMM...










Viewing all 837 articles
Browse latest View live