Quantcast
Channel: Oytunla Hayat
Viewing all 837 articles
Browse latest View live

Oylat Mağarasını birlikte gezelim mi ?

$
0
0


Aralık başıydı galiba. Yine gezenti ruhumuz yağmurlu bir günde yollara düşmemize sebep oldu.

İnegöl merkeze 17 km uzaklıkta Oylat Mağarasına vardığımızda şakır şakır yağmur yağmaya başlayınca ne kadar kötü bir zamanlama yaptığımızı düşünsekte mağaranın içine girdiğimizde hiç de hata yapmadığımızı anladık.


Özel bir işletmeye devredilen mağara girişi ücretli. Şu anda ücretini hatırlamıyorum ancak yüksek bir miktar olmadığını hatırlıyorum.

Oytun'un ilk mağara deneyimi oldu bu. İçeri girerken yarasa, ayı göreceğini hayal etti bol bol :) Ne olacak bu çocuğun hayvan merakı bilmem :)


Mağaranın oldukça mistik ve büyüleyici bir atmosferi vardı. Yağan yağmur sebebiyle damlayan suların sesleri içerisinde yürümek daha da keyifliydi.
İçeride ledlerle aydınlatılmış profil yol gezintiyi kolaylaştırmış ama merdivenler oldukça yorucuydu :) Yada merdiven düşmanı bana öyle geldi :)

Mağarayı gezerken bizim insanımızın bulundukları ortama olan saygısızlıkları yine sinir bozucuydu. Mağaranın duvarlarına isimlerini, aşklarını kazımak acaba hangi egolarını tatmin ettı çok merak ettim doğrusu :(




Onbinlerce yılda oluşan bu sarkıt ve dikitler inanılmaz güzellikte...
Bu arada Türkiye'nin en büyük 2. mağarasıymış burası.






Paşam bu yollardan kaç defa geçti hatırlamıyorum bile. Belli bir süre sonra sarkıt ve dikitlerden sıkılıp yarasa avı peşinde koştu zira :) Gördü mü peki tabiki hayır :))


Birkez daha yineliyorum ülkemiz bir cennet.
Sadece ne yazık ki kıymetini bilmiyoruz.

Mağaranın etrafına rahatlıkla yürüyüş yapılabilir aslında. 
Yağışın yoğun olması sebebi ile hiç yeltenmedik bile...

Mağaranın ileri bölgesinde Oylat Kaplıcaları var.
İrili ufaklı bir sürü otel ve günübirlik sıhhi banyolar.
Bana bu konu nedense sıcak gelmediğinden hiç niyetlenmedik.
Suyunun bir çok derde deva olduğu söyleniyor.
Hemen merkezde küçük tezgahları var. 
Mantarından, tarhanasına, peynirinden reçeline birçok ürünü satıyor teyzelerimiz.
Birçok ürünü de tabiki kendileri yapıyorlar.

Manzarası sebebiyle Yeşil Vadi Restaurant'ta alabalık yemeyi tercih ettik biz.
Kaşarlı alabalığının güzel olduğunu söylemişlerdi ancak biz çok memnun kalmadık.
Servis çok yavaş ve ilgisiz personeli var ne yazık ki.
Ancak işletmenin manzara keyfi de başka yerde yok.
Yemek önemli değil manzarayı izleyelim yeter derseniz doğru bir seçenek olabilir.

Oylat Şelalesine de gitmek vardı planlarımız arasında. 
Ancak yaklaşık 1 km patika yolu yağmurda yürümeye cesaret edemedik.
Belki başka bir sefere yine yolumuz düşerse dedik mecburen

Su gibi akıcı, mutlu ve neşeli bir hafta sizinle olsun ♥




özgüven patlaması dedikleri...

$
0
0

Kendime 2015 te ufak tefek hedefler koydum.
Bunlardan birisi de evde yarım bıraktığım, sürünen işlerimi halletmek...
Öyle ki bu hedefi tamamlayabilmem için eve geldiğimde ışın hızıyla yemek, bulaşık, evi toparlama işlerini hallediyorum. Ve TV karşısına geçip taaaa şurda başladığım battaniyemi örüyorum. Az kaldı bitecek :) Dürt babam dürt...

Neyse konumuz bu değil...
Dün akşam bi yandan dürterken bir yandan da zappingliyorum. Kafama göre bişey buluyum da sıkılmıyım derdindeyim...

İşte tamda o anda....


Ağzım açık izliyorum...
Gülümsüyorum...
Gülüyorum...
Sonra hadi canım diyorum...

Evet tamam sevimlisin Anıl, şarkıyıda güzel söylüyorsun belki, ama canımcım ya bu hareketleri bir ben yapamam bir de sen...
O gömlek fırlatmaya biraz daha kaslı bir vücut lazım be annem...
Bide valla benimkiler de sallanıyor ordan biliyorum, lombur lombur... Bizdeki göbek kası değil, bildiğin yağ kütlesi... Hani hatırlatıyım dedim...

Ama yine de yolun açık olsun sevimli kardeş :)

şahsına münhasır bir kişilikle şu anda...

$
0
0

Az önce...
Telefonum çaldı...
Nasıl da yoğunum...
Ama açmak zorundayım...
Açmazsam yerim bir zılgıt...

Ben- Efenimmm !!!!
Ş.M.K. (Şahsına Münhasır Kişilik)- Şimdi bişey aklıma geldi...
B - Ne geldi ki...
Ş.M.K. - Bi sene lisedeydin herhalde ilk dönem takdir getirmiştin de ikinci dönem teşekkür gelmişti...
B - Yapmışımdır, hatırlamıyorum. Üstelik ben ya teşekkür, getirirdim ya takdir. Olağanüstülük yok bunda anne.
Ş.M.K. - Ama o sene baban çok kızmıştı da teşekkürünü yırtmıştı senin....
B - Yoooo hiç hatırlamıyorum ????? Travma yaşamamışım demek :)))
Ş.M.K. - Yok o anda ben ne düşünmüştün, ne hissetmiştin onu çok merak ettim ????
B - Anne olayı hatırlamıyorum ben, hatırlamadığım olaydaki hissiyatımı nerden bileyim !!!!
Ş.M.K. - Yok yani sen yine de bi düşün... O anda ne hissettiysen aklına getir de akşam ona göre davran....
B - Anneeeeeeeeeeeee !!!!! Ne yapmaya çalıştığını anladım da çok mu kötü yahuuuu :((((

Hıdıdabıdıhıdıdabıdı şeklinde bu konuşma devam eder.....

Burdan çıkan sonuçlar:

1- Anne ben canavar değilim.
2- Öğretmeni son zamanlardaki düşen notları görmezden gelip takdir vererek benim şubat tatilindeki planlarımı altüst etmiştir.
3- Karneyi görüp bi duygularımı tahlil etmeme izin vereydin be annem :)
4- Şimdi geçmişi deşelemenin ne alemi vardı yahu, bak hala hatırlamıyorum babamın yaptığını... Babam annemin bi rüyasına giriverde şu işin doğrusunu anlat hadi...
5- Anneeeee seni çok seviyorummmmmmm :)))
6- Baba seni de çok seviyoooorummm..
7- Paşammmmmm seni çok çok çokkkk seviyorummmmm...

Nokta :)

Bu arada karne izlenimleri arkası yarın efem ;)

genlerinde var mı bi soy ağacına bakmak lazım aslında...

$
0
0



Bizim oğlanın spor merakı çokca maymun iştahı barındırır aslında...
Bir zamanlar futbola merak sardı. Anneanne koşturdu bi okul buldu... 1-2-3 antreman, sonrası fısssss...
Aslında sebep sevmemesi değil, benim paşanın çokça pofpoflanmak istemesi... Diğer çocukların yanında dalağı şişince paşanın demoralize oldu çokca... Eeee tabi aman paşam, canım paşam türküsünü herkes bilmiyor. Normaldir :)))

Şimdilerde de basket meraklısı...
Anneanne yine koşturdu buldu bir yer....
Dün itibariyle de başladık bakalım...
Pek bi ciddi şimdi, hatta akşam arabada eve dönerken NBA falan diyordu çok güldüm :)) Tabi ki içimden.. Yaparsın kuzu sen dedim bolca gazlı tarafından....

Aslında çok da isterim bir sporla uğraşmasını....

Babam rahmetlik de bizim için çok istemişti bir sporla uğraşalım... En son benden ümidi kestiğinde seni sumocu yapıyım bari diyordu ahahaaaa :))
Hakkaten benden de iyi sumocu olur :)))

Babam spor konusunda becerikli bir adamdı. Ama kıyamam iki kızına da geçmemiş onun merakı ve becerisi...
Hele ben atamama ve tutamama özürlüsüyüm. Ciddiyim... Hiçbişey atamam ben, tutamam da...

Şimdi anne bu konuda genetik bir hata, baba da ondan hallice...
Eeeee oğlum vallahi sana bol şans diliyorum ben :)
Bu genetik mirasıyla senden bir Hidayet çıkmaz ama vallahi bak başarırsın bu işi sen ;)



ocak ayı instagram seçmeceleri ♥

$
0
0

Saçlarım lüle lüle, Ocak sana güle güle :))


Bavulları gören de yıllanacağımızı sanır :)))
 Hepi topu 3-5 gün aslında :)
Yolculuk halleri...

Şubat tatilini değerlendirmece 
Şu valiz hazırlamayı bir türlü beceremiyorum :(
Sırt çantasına sığanlara hayranım 
Valizin yarısı hiç kullanılmadan döner ama huylu huyundan vazgeçmez...


Nihayet becerebildim :)))
Pörtlek gözlülerim benim 

Aşk yaşıyorum
Gören de beni Amerikayı yeniden keşfetmiş sanar...


"Oğlumun becerikli ellerinden kendi rekorunu kırdı."

Diyorumki bu paylaşımı ben yapmadım, hatta çekildiğinin bile farkında değilim :))) 
Dün çekmiş ama yayınlayamamış, IG hata vermiş. 
Sıpa birde benim ağzımdan yazmış üstelik :)))) 
Demek kendini çok becerikli gördün paşam :)))))) 
Unutmuyum, unutturmuyum istedim ;)


Bugün çalışıyor olabilirim stop.
Kendimi delirmiş hissedebilirim stop.
Bu demek olmuyorki keyif yapamam stop.

İyi hafta sonları hepinize stop.


Bende insanım...

Öğle molası...
Kapımı kapattım, telefonları susturdum, kitabımla başbaşayım.
Deli kadın hikayeleri / Mine Söğüt 
Güzel yürekli, güzel insan Damlamın hediyesi♥



Yine kar lapa lapa...
Ofis penceremden, tam da şu an 

Bugün boşu boşuna dellenmemişim ben..
Çocuklara kar tatili olur kesin..
Çocuklara olunca anaları ne yapacak düşünen yok :(
Ben de kar tatili istiyorum...


Evde bayat ekmek birikmişse ne yapılır ??
Tabi kiii peynirli ekmek ♥
Bunun üzerine de reçel süren bir oğlum var benim.
Pazar..
Kimler pazartesi sendromuna şimdiden girdi ??????



Teyzoşlarım geldiyse hemen yöresel yemeklere dalınır...
Omaş çorbası için hazırlıklar başlasın ♥  

Tatar yemekleri miss gibi 
Kış günlerinde ilaç gibi
Gördüğünüz üzere 2015'te de boğazıma çalışıyorum :))

Musmutlu Şubatlarınız olsun efemmm :)


filmler... filmler... filmler...

$
0
0


Hani çocukluğumuzda okuduğumuz hikayenin ana fikrini sorarlardı ya, ben her seferinde hönk diye kalırdım... Çünkü o hikayenin ana fikrini bulmak yerine ya tavşanın dişine takılırdım, ya kırmızı ayakkabıya yada kızın hayalimdeki elbisesine... Sonrası malum... Ana fikir de bana "al sana hönk" der detaylara takılma kızım diye dalga geçerdi :)

Film izlerken de genelde böyleyim... Yerine geçecek bir karakter oldu mu, biraz da dram... Offffff Şebo'yu tutana aşk olsun :))) Ergenliğimde hep bi Filiz Akın'dım mesela... Seç kendine neşeli bi karakter, keyfine bak dimi... Yokkkk hep terkedilen olucam, verem olucam, çocuğumu kaybedicem, daha bi hüngür hüngür ağlama modu... Ezzzziiiikkkkkkk !!!!!!
Allahtan eskiden filmlerin sonu hep mutlu son olurdu da ağlamam mutluluk ağlamasına dönüşürdü...

Neyse efem konumuz bu değil... Hikayelerden girdik, Filiz Akın'dan çıktık... Gelelim izlediğim filmlere :)

Ruh halim nasıl dengesizse geçen ay birbirinden farklı filmler izlemişim ben...




İÇİMDEKİ SES (2014)

Bu sıralarda yerli komedi daha çok tutuyor galiba. Peşpeşe girdiler vizyona...
Engin Günaydın'ın "Vavien" filmini sevmiştim. Bu sebepten olsa gerek bu filmini de izlemek istedim.

Filmimiz romantik komedi tarzında başlayıp, bizim evin halleri tarzına nasıl dönüştü anlamasam da ortalamanın üzerine çıkmış hoşça vakit geçirilebilecek bir film olmuş.

Kendine güveni olmayan, nereye çekersen o karaktere bürünebilirim tutarsızlığındaki senarist Selim (Engin Günaydın) ile güzel, sıcakkanlı ve de zengin Ayşıl'ın (Leyla Lydia Tuğutlu) aşk hikayesi... O güzel, çıtıpıtı kız Selim'e nasıl aşık olur yahuuu :) Buna ne Selim inanıyor nede arkadaşları zaten :)

Filmimiz bu dozda ilerlerken birden annemiz (Fisun Demirel) giriyor devreye... Ondan sonra film romantik komediden çıkıp bir kız, oğlan anasına nasıl yaranır belgeseline dönüşse de arada iyi sahneler çıkmış. Ama film sonlara doğru akıcılığını yitiriyor ne yazık ki. Final ise tam toparlanamamış, hadi bitiriyim ben burda artık havasında...

Komedinin ne yazık ki vazgeçilmezi olan küfür filmde çok kullanılmamış tek bir sahne hariç. Orda da tüm filme yetecek kadar kullanılsa da çok batmıyor... Kulaklarınızı tıkıyıverin artık :))

Filmde anne ve arkadaşları grubunun bir termal gezi olayı var ki konuyla ne alaka dedirtsede inanın o tarz gezi kültüründe aynen böyle şeyler yaşanıyor :)) Deneyimle sabittir ahahaaaa :))

Birde anlam veremediğim bir sahne vardı ki anlayan bana da anlatsın. Şimdi asıl kızımız Ayşıl havuza cuppp diye atlıyor ve havuzun dibinden uzun uzuuunnnn kurbağalama yüzüş tarzının inceliklerini öğretiyor... O sahnenin uzunluğunun sebebini keşfedebilmiş değilim. Üstelik o kadar zayıf bir kızın yüzerken etleri bir o yandan bir bu yana dellenebiliyorsa benim deli etlerim yüzerken ne hal alır ?? Bak takılacak bişey daha bulmuşum :)))

Sonuç olarak ben bu filme SEVİLESİ KIVAMDA der gerisini size bırakırım :)




YARGIÇ (2014)

Bu sene Oscar törenlerine kadar tüm aday filmleri izleyeceğim inşallah. Böyle bir hedef edindim kendime. Ne işime yarayacaksa :)) Olsun hedef hedeftir.

Aday filmleri bıraktık bir kenara En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında aday olan bir filmle başladık izleme seremonimize... Robert Duvall / Yargıç Palmer rolüyle aday listesine girmiş.

Film seneler önce yaşadığı kasabadan ayrılarak yaşamına yeniden başlayan ünlü ve başarılı bir avukat olan Hank ( Robert Downey Jr.) 'ın annesinin ölümüyle yeniden doğup büyüdüğü kasabaya dönüşüyle başlıyor. Baba Yargıç Palmer (Robert Duvall) 'la baba/oğuldan çok iki yabancı gibiler. Annesine olan son görevini tamamladıktan sonra hemen kasabadan ayrılacakken babasının cinayetle suçlandığı haberi gelir ve babasını savunmak için kasabada bir süre daha kalmak zorunda kalır.

Bir aile dramı da diyebiliriz aslında filme. Aile ilişkilerinin bolca irdelendiği filmden etkilenmemek imkansız. Geçmişle yapılan hesaplaşmalarda boğazım düğüm düğüm oldu. En çok küçük kardeş Dale Palmer (Jeremy Strong) ' a bayıldım ben. Çok ara bir karakter olmasına rağmen filmi zenginleştirmiş. Kendinize dönüp bakmanızı sağlayan bu film duyguların öne çıkartıldığı çok güzel bir film olmuş.

Baba yargıç Palmer rolüyle Rober Duvall ödül alır mı bilemem ama gerçekten şahane bir oyunculuk sergilemiş. Filmde çok kısa bir sahne var özellikle; Baba Yargıç Palmer'ın dede kimliğine geçişi... O kadar güzel verilmiş ki o geçiş... Hayran kalmamak elde değil...

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOK SEVDİM.... Fırsatını bulursanız da izleyin derim...









ÇİZGİLİ PİJAMALI ÇOCUK (2008)

Bu filmi sevdiğim bikaç blogger arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim ve iyi ki de izlemişim diyorum.

Filmimiz Nazi Almanya'sı döneminde geçiyor. Bu konuyla ilgili hepimiz birçok film izlemişizdir. Farklı bir bakış açısıyla çekilmiş en güzel örneklerinden birisi de "Hayat Güzeldir" filmidir bence. Ama bu film bambaşka olmuş arkadaşlar ve açıkça söyliyim daha can acıtıcı...

Babası Alman üst düzey bir subay olan Bruno (Asa Butterfield) ailesiyle birlikte bir çalışma kampının yakınında yaşamaya başlarlar. 8 yaşındaki bir çocuğun o çalışma kampını bir çiftlik olarak algılaması nasıl da kaçınılmazdır aslında. Çalışma kampında _ne yazık ki_ yaşayan Shmuel (Jack Scanlon) ile Bruno'nun arkadaşlığı nasıl da güzeldir ve de masum...

Bu filmi ne yazık ki Oytun'la beraber izledim. Nedense özellikle Damla'nın anlatımlarından ders çıkartamadıysam artık böyle bir gaflette bulundum bilmeden. Film boyunca gelen sorularına yumuşak yanıtlar vermeye çalışsam da yok olmadı. Hele final onu da en az benim gibi sarstı. Hala dönem dönem aklına yatmayanları kurcalayıp duruyor maalesef :(

Sonuç olarak diyorum ki ben bu filmi ÇOK ÇOK ÇOKKKK SEVDİM ve sarsılmayı göze alarak mutlaka izleyin diyorum.

Aradan biraz zaman geçsin kitabını da okumak istiyorum ben bu filmin. Belki Oytun biraz daha büyüdüğünde birlikte okuruz...

Şimdilik hoça ve de dotça kalın....




bu sene Oscar benim :)))

$
0
0


Bu sene kendime nedense Oscar aday filmlerini törenden önce izlemek gibi bir hedef koydum :)

Neden olduğunu inanın bilmiyorum... Benim için kolay gerçekleştirilecek bir hedefti (ya da öyle sanıyordum).   Belki de kısa sürede hedefe ulaşarak bir ego tatminine ulaşmaya çalışma olabilir :))) O anki ruh halim feciymiş :)))

Hatta 2015 e başladığımiz dönemlerde böyle ne idüğü belirsiz birkaç hedefimde kenarda beklemekte :)) Sonuçları paylaşacağım başardıkça yada başaramadıkça... Tamam tamam başaramazsam söylemeyebilirim de :))

Her neyse biz dönelim Oscar macerasına... 22 Şubat'ta gerçekleştirilecek olan törenden önce kendimce filmleri izleyecek bir de tahmin de bulunacaktım... Ne güzeeeelll :)) Ohhh yandan yandan :)
Aday listesinin çıktısını aldım... Astım işyerinde bir köşeye... İzlediklerimi çentikleyeceğim... Aneymmmm içinde izlediğim hiç film yok... Tamam canım panik yok... Hepi topu en fazla 10-15 film izleyeceğim... Pehhhh !!! Çocuk oyuncağı...

Google amcaya müracatımla birlikte gözlerim pörtledi... Birkaçı vizyona girmiş, birkaçı törenin olduğu hafta vizyona girecek, birkaçı da törenden 1-2 hafta sonra... Ahahahaaa :))) Şahaneeeee dimi...

3 hafta önce vizyona giren Whiplash bile benim nadide kentimde vizyona girme teşebbüsünde bulunmadı. Eeeeeeee ne olacak şimdi !!!!!!!

Bu demek oluyor ki bu yolda bana her yol mübah :)))

Bundan sonra hedef belirleyenin diyorum ve film kovalamacaya kaçıyorummmm...

Mutlu haftasonlarıııı ♥


Birdman (2014)

$
0
0



Vizyon tarihini görünce (27 Şubat) hayal kırıklığına uğradığım filmlerdendir kendisi...
Allahtan Venedik film festivalinde açılış filmi olarak gösterime girmiş te internetten ulaşabildim. Bana bu konuda her yol mübah demiştim dimi daha önce :)))

Ne adaylıkları var ilk önce ona bakalım...

-En iyi film
-En iyi yönetmen / Alejandro Gonzalez Inarritu
-En iyi erkek oyuncu / Michael Keaton
-En iyi yardımcı erkek oyuncu / Edward Norton
-En iyi yardımcı kadın oyuncu / Emma Stone
-En iyi özgün senaryo
-En iyi görüntü yönetimi
-En iyi ses kurgusu
-En iyi ses miksajı

İlk başta itiraf etmeliyim bu filmi iki defa izledim. Hem de peşpeşe :))
Çok ölüp bayıldığımdan değil vallahi :))
İlk izlediğimde filmin başları hiç sarmadı sona doğru tempoyu yakaladım... O tempoyla tekrar başa döndüm :)) Ve hafiften başlarda da yakaladım bu sefer...

Riggan (Michael Keaton) bir zamanlar birdman rolüyle ün yapmış bir aktör. Artık unutulduğunu, ününü kaybettiğini düşünen Riggan; kendi yönetip oynadığı bir tiyatro oyunuyla yeniden eski günlerini yakalamaya çalışıyor.

Zaman zaman gişe filmleriyle, zaman zaman eleştirmenlerle, zaman zaman da sosyal medyanın gücüyle ince ince de dalga geçmeyi ihmal etmemişler. Hele sosyal medya oyoyoyyyy :))) Popularitenin aslında bir hiçten çıktığını da gözümüze gözümüze sokmuşlar özellikle...

Filmde çok fazla diyalog var. Bazen kafa karıştırırsa da ayrıntılar o diyaloglar da gizli gibi geldi bana. Dış ses kesilse iç ses var zaten sürekli... Hiç susup dinmeyen...

Lesley rolüyle Naomi Watts kenarda köşede kalsa da gözüm daha çok görmek istedi onu :)

Tiyatroda sahneye çıkarken tüm duygulardan nasıl da bir anda sıyrılıp o sahne ışıklarına teslim oluşları içimi ısıttı... Net :)

Filmin çekimleri ile ilgili teknik birçok artıdan bahsedilse de o konuda ııhııhhh ben anlamaz :) Anlamaya da çalıştım ama olmadı... Farkı fark edemedim :)

Ayrıca filmin başlarından alamadığım o enerjiyi filmin sonlarında maksimum seviyeye taşıtan final öncesi ve finali de sevdim. Çok bilgi verip filmi izlemeyenlere haksızlık etmek istemiyorum ama final öncesi sahneyi farklı bir şekilde tahmin etmiştim :) Ama farklılığı şaşırttı beni...

Sonuç olarak biraz tuhaf ilerleyen bu filmi muhteşem gibi bir yorum yapmadan sadece SEVDİM diyorum... Özellikle sakin bir kafayla izlemenizi tavsiye ederim...

Enerjinizin bol olduğu bir hafta olsun...
Bir süre bu filmlerle meşgul edeceğim sizi haberiniz olsun :) Taktım mı takıyorum işte...










The Imitation Game / Yapay Oyun (2014)

$
0
0






Oscar Adaylarına devam ediyorum... Son gaz gidemiyorum maalesef.. Kar / kış /okul / iş derken bazen pelte gibi gidiyorum eve... Değil film izlemek gözümü açmaya mecalim olmuyor... Neyse 9 günüm var daha :) Hallederiz... Top bende anacım :)))))

Filmle ilgili bıdı bıdı yapmadan önce hangi dallarda adaylıkları var bi bakalım...

- En iyi film
- En iyi yönetmen / Morten Tyldum
- En iyi erkek oyuncu / Benedict Cumberbatch
- En iyi yardımcı kadın oyuncu / Keira Knightley
- En iyi uyarlama senaryo
- En iyi kurgu
- En iyi sanat yönetimi
- En iyi özgün müzik

Film 2. Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Yine tipik savaş filmi diye düşünerek oturdum filmin başına ama şükür ki savaş görüntüleri sadece arka planda geçiyor. Sadece savaş psikolojisi yansıtılıyor.

Matematik dehası Alan Turing ( Benedict Cumberbatch) 'in hayatını anlatıyor. Andrew Hodges'in Alan Turing: The Enigma kitabından uyarlanmış.

Nazi Almanyası döneminde kullanılan  "Enigma" makinasının şifrelerini kırmak ve alman mesajlarını deşifre etmek Alan ve grup arkadaşlarının tek amacı... Bu konu altında ilerleyen filmde Alan'ın hayatı da anlatılıyor.....
Alan Turing'in farklı hayatı....

Biyografik filmler oldum olası hoşuma gitmiştir. Bu filmde oldukça dikkat çekici olmuş. Alan rolüyle Benedict Cumberbatch gerçekten harikalar yaratmış. Sahip olduğu sıradışı zekanın getirdiği tüm duygular vücut dilinden, bakışlarından içine işliyor filmde... İrkildim zaman zaman o değişik bakış açısından... Ve sonuçlarından...

Filmde en çok etkilendiğim sahnelerden birisi de Enigma'nın şifrelerini kırdıkları sahneydi... Büyük bir başarının sevincini, hazzını duyarken mutluluk sarhoşu olmaz mı bir insan... Haykırmaz mı kendine karşı olanlara BAŞARDIMMMM diye... Bir sonraki senaryoyu planlamak zorunda mıdır.... İşte burada dehanın yanına kahramanlık modu yüklenmiş Alan'a...

"Şimdi söyle bana; ben bir makina mıyım, insan mıyım? 
Bir savaş kahramanı mıyım yoksa bir suçlu muyum?"

Cinsel tercihleri sebebiyle suçlanan Alan'ın yaşamının son devreleri bir alt metinle geçiyor filmin sonunda. Alt metin olarak geçmek yerine filmin finalini ölümüyle yapsalar daha çarpıcı olmaz mıydı acaba diye düşünmeden de edemedim...

Aşk, sevgi, hırs, azim, dostluk kavramları güzel yerlerde güzel mesajlar vermiş filmde...

Birde Turing'in nişanlısı Joan ( Keira Knightley) var ki evlilik beklentilerine bir dikkat edin blogger hanımlar... Gülümsetti cümleleri beni...

Bu filmi izledikten sonra Alan Turing kimdir diye oldukça merak ettim... Merak eden varsa benim gibi buraya ve buraya bakabilirsiniz. Hakikaten ilginç bir hayatı var Turing'in... Özellikle ikinci verdiğim bağlantıyı bi okuyun derim...

Filmden uzaklaştığımın farkındayım... Sadece diyorum ki izleyin... Mutlaka hem de... Hatta izlediyseniz bi tıktık yapın, ne düşündüğünüzü merak ediyorum...

Sonuç olarak ben bu filmi ÇOKKKK SEVDİM diyorum... Oscar adaylarının tamamını izledikten sonra Şebonun Oscarlarını dağıtıcam haberiniz ola :))) Ne büyük olay değil mi ;)

"Biliyor musun, bu sabah sen olmasaydın; şu anda var olmayacak olan, şehrin birinden geçen bir trendeydim. Sen olmasaydın muhtemelen; ölmüş olacak bir adamdan bilet aldım. Tüm konularda bilimsel araştırma yapabiliyorsam, hepsi yalnızca senin sayende. Şimdi normal olabilmeyi istiyorsan ki emin ol ben istemezdim. Öyle olmadığın için dünya son derece iyi bir yer....

-Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?

Bence; bazen kimsenin hayal edemediği şeyleri, hayal edip yapabilen insanlar vardır."





Mim : Şimdi Mevsimi

$
0
0

Mailerin maisi Kadriye mimlemiş dün beni... Öptüm onu en kocamanından :)

Demiştim daha önce bilmem kaç kez, ama yine diyim :)) Seviyorum ben bu mim olayını...

Okumak da yazmak ta hoşuma gidiyor :) Hem yeni bloglar keşfediyorsun ordan oraya giderek, hemde sevdiğin bloggerları tanıyorsun...

Blogçuların en güzel seremonisi bence..

Şimdi başlayalım o zaman....

1- Kışın okumalık favori kitabın var mı?

Yokkkk :(( Ne yazık ki kış aylarında kitap okuyamayanlardanım... O yüzden diyorum ki zamanı yakalasam tüm kitaplar favorim olur kışın... Bilmem anlatabildim mi?

2- Kapağı mavi olan bir kitap ?

Gençlik yıllarımdan ♥

"Bir salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu. Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamıştı. Onu mahkûm etmişlerdi! Kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o salı sabahı evden çıktım."



3- Yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap ?


Ders olsun diye, öğrensinler diye, bir daha bir daha hiç yaşanmasın diye... Kimse yaşamasın o delilikleri, yaşatmasın diye....

İşte tamda bunlardan dolayı Deli Kadın Hikayeleri/Mine Söğüt

Çok umutlu bir kitap değil ama yaşadıklarımızdan en çok da yaşattıklarımızdan ders çıkartmak için yıldız olmayı hak ediyor...




4- Kış tatili için mükemmel olan kurgusal bir dünya ?

Ahahahaaaaa :) Bak benim kurgusal dünyam ya çok dramatik yada çok masalsı...
Çocukluğuma döneyim ve Pambuk Prensese gidiyim ben :))
Masallara ihtiyacım var benim accuk :))

5- Birlikte kış tatiline gideceğin bir kitap karakteri ?

Serenad'ın Maximilian'ı gelsin... O anlatsın aşkını ben dinliyim... Birde keman çalsın...
Belki pişti oymaya da ikna ederim ben onu...
Dinginlik = tatil şu sıralar benim için....

6- Bu sene için listende olan bir kitap ?

Bu sene değil bu yaz Livaneli'nin okumadığım kitaplarını okuyup bitirmek istiyorum ama kısmet :)

7- Favori tatil içeceğin, atıştırmalığın ve filmin ?

İtiraf ediyorum cola zero bağımlısıyım :( Yanına cips :)) Şu sıralarda malum Oscar adaylarına taktım. Hepsini koyun yanına da izliyim ben :)) 8 gün kaldı malum ;)

Evettt şimdi sıra geldi mimlediklerime...

Cancağızım Handan , yeni blog açan sürpriz misafir , Bilge'nin güzel annesi , örtmenim Sezer, ortalıklardan yine kaybolan Nilhan mimlendiniz :) Hadi sizi de okuyalım ;)

Mutlu hafta sonlarınız olsun ♥

sen, ben ve kocaman bir 10...

$
0
0


Bak yine büyüdün oğlum....
2 sene önce bu yaşların türküsünü söylüyordun 10 - 10 diye...
Dolu dolu 10 yaşın doldu işte annem....

Sen dünyaya geldiğinde ben; büyüdüğün günlerin hiç hayalini kurmadım biliyor musun ? Ahhhh bi boyumca olsun demedim hiç.... Koluna girip salınıyım da demedim....

Belki de içten içten zamanın su gibi akacağını bilip büyümenden korktum... Dilemedim o yüzden, istemedim.... Sana hiç tam zamanlı annelik yapamadığımdan belki de anlar, günler uzasın istedim birlikte olduğumuz saatlerde...

Bebemmmmm, aşkımmmmm, bitanemmmmm, yakışıklım.....
Can yoldaşım.....
Erken ergenusummmmmm....
Çift basamaklı hanelere hoşgeldin :)
Bak bakalım başına kuş konmuş mu :)

Bu sene senin için nasıl bir seneydi biliyorum... Offff pufffff lu bir seneydi değil mi ? Başında iki gardiyan hadi ödev, hadi annem çalış diyen iki kadınla uğraştın ve uğraşmaktasın.... Sen taktın mı peki bunu tabiki hayır :))) Offff dedin pufff dedin o yüzden bolca....

Şimdi düşününce bu sene sana en çok kullandığım kelime neydi biliyor musun ?
"Anneye surat asılmaz"
Ahahahaaaa :)))))) Ne kadar anlamlı bir cümle değil mi :))))
Ama annem bu sene herşeye o kadar çok surat sallandırdın ki, bende usandım inan bu cümleyi sarfetmekten... İnşallah yeni yaşında lugatımızdan çıkacak bu cümle... Duydun dimiiii paşam... Gizli mesajı aldığını düşünüyorum ;)

Bu sene ilk defa küfür ettin sen :))) Ne güzel bir ilk değil mi? En kallavisinden hemde... Bu sebepten okula bile çağrıldım. Anne deşifre etmesene deme bana hiç, unutmamak lazım bu anı... Tabi ki unutturmamak da... Dedim yer yarıl ben içeriye giriyim... Şükür ki kısa sürede konu ilerlemeden galiba çözüme ulaştık. Galiba diyorum, bir daha duymadım ama duymayacağımdan da emin olamıyorum :)))) Ha bu arada söylediğin lafın anlamını bilsen gam yemeyeceğim, anlamını bilsen ulu orta söylemezsin biliyorum. Yada olmadık yerde kullanmazdın öyle diyelim...

Bu sene özgür ve hayalperest ruhun daha da bir evrime uğradı. Ket gördüğün zaman sevdiğin şeylerden uzaklaşabilecek kadar. Çizgilerle oynamasını, canavarlar yapmayı, robotlar çizmeyi çok seviyorsun. Resim dersinde çiçek böcek manzara çiz dediler diye en sevdiğin resim birden tü kaka oldu... Ya benim istediğim ya hiç dedin anlayacağın... Bu kadar da keskin çizgilerin oluşmaya başladı ne yazık ki....

Bu sene futboldan basketbola transfer olduk. Seneye nasıl bir transfer bekliyor bizi bilmiyorum ama şu anda basketboldan çok zevk alıyorsun. Bunda da hocayı takmadan kendine has taktikler geliştiriyorsun. Ne zaman hır çıkacak aranızda bakalım :))))

Hep hır gür bir çocuk değilsin tabi ki. Keskinleşmeye başlayan bir çizgin var sadece. Ama bunun dışında bu sene evde en büyük yardımcım sendin. Bu konuda babana bile kıssadan hisse dersler vermeye çalıştın üstelik bolca. Onu bir numaralı beceriksiz kendini kahraman ilan ettiğini bile söyleyebiliriz :)

Sevgi dolu hallerin allahtan azalmadı :) Hala kendini öptürüp sevdiriyorsun erken ergenusum. En çok bu hallere girersen diye korkuyorum biliyor musun. Sevgini göstermeme hallerine hiç bürünmedin şükür. Aksine bol kucaklı, bol öpücüklü, bol sevgi sözcüklü hallerine tam performans devam.... Hatta bazen çok yapış yapış :)))) Anne seni de hiç memnun edemiyorum deme vallahi çok memnunum bu halinden :) Çokkkkkk ♥

Bu sene deli gibi telefon takıntın başladı. Az buz değil birde Note 4 üstelik... Hehheyyttttt beeeee !!!!! Ama üzgünüm annecim, tuşlu telefon kullanmanın (ki onu da alırsam) hazzını bir yaşa belki çok daha sonra dokunmatik ekrana transfer olursun. Herkesin var diye başlayan cümlelerin beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor :))))) Hiççç küsmece darılmaca yok...

Bu sene sana hediye de almıyorum üstelik ne şahane değil mi :))))) Ama bak senin için bir kart hazırlıyorum. Bir 10 yaş dileğin var benden ucu kapalı... Köşeleri belli bir dilek hakkı yani... Hayalgücünün kurbanı olmak istemiyorum paşam :)

Hmmmm birde bir planım var bu yaşın için... Onu yapınca paylaşırım.... Gerçekliğini ölçeriz birlikte....

Bu sene olmak istediğin meslek hayvanbilimci, en sevdiğin renk turuncu, en sevdiğin tatlı waffle (hatta ilk yediğini bile iddia ediyorsun), en sevdiğin yemek karnıbahar (ağaç şeklini seviyormuşsun),  çalmak istediğin enstrüman elektrogitar, en çok bana gıcık oluyorsun birde :)))

Bir de bir ilkin daha var. Henüz kayda alamadım ne yazık ki.... İlk şarkını hemde İngilizce olarak ezberledin.... En büyük azim hikayendir bu aslında ;)

Bitanecik oğlum....
Annenin gevezeliği tuttu yine.... Lafın özü;

Yolun sevgiden hiç ayrılmasın...
Mutluluk hep başının tacı olsun....
Hayallerine adım adım yaklaştığın gücün ve sabrın olsun....
Merhametin kalbinin üstünde olsun...
Sağlıklı, şanslı ol....
Bana getirdiğin bereket gibi, hayat da sana bereketli davransın...
Ve seni her şartta, her koşulda sevdiğimi hiçbir zaman unutma...
Bir adım yanıbaşındayım her zaman, seninleyim...

İyi ki doğdun oğlum....


Annen....







bir pasta hikayesi

$
0
0

Bugün deli bir kitap yazacaktım ama kafamı toparlayıp yazamadım.... Taslaklarda kaldı...
Kafamı toparladığımda paylaşırım artık...
Yada daha depresif olduğumda...

Hadi dedim bari doğumgünü pastamızı yazıyım :)
Nerden nereye atladım ama :)) Harikalar yaratıyorum bu konuda...

Bu sene kendi aramızda çekirdek aile kutlayalım dedim doğumgünümüzü... Çok sıcak bakmadı bizimki... Ne istiyorsun peki dedim... Ne istediğini de bilemedi...
Sınıfta ? dedim... Yok onu hiç istemem dedi...
Tesadüf arkadaşlarımız geliyordu o hafta sonu, kutlama yapalım diye bi heveslendi... Hadi dedim hevesini kırmıyım pasta hazırlıyım da üflesin...

Öylemi yapıyım, böylemi yapıyım diye de bir sürü kafa patlattım üstelik...
Bizim pastamız paşanın hayvansal meraklarından dolayı her sene hayvan şeklindedir. Burda, burda, burda ve burdaörnekleri var... Bu sene hayvansal durumlardan normal durumlara transfer olalım, ufak çaplı kendim başka bişey yapıyım dedim....

Tatattttaaaaaaaaaaaaa......


Bence çok güzel bir pasta oldu....
Bence tabi ki....

Peki sevgili erken ergenusum bu pasta için ne dedi....
Ertesi gün anneannesiyle yine mini bir pasta üflerken "dün akşam da annem bir doğumgünü pastası alsaydı iyiydi" dedi....

Memnuniyetsiz maymun, bu pasta değil de ne ?
Bende beğendi zannediyorum kendimce... Çok beklersin Şebo....
Ne uğraştın ki ahahahaaaaa :))

Neyse efenim, bu pasta erken ergenuslar için çok uygun değildir ama belki kendinize yaparsınız diye tarifi de şıptırtıyım :)))

Malzemeler:
2 paket krem şanti
1 bardak soğuk süt
1 yemek kaşığı pudra şekeri
3 su bardağı hindistan cevizi
1 paket çikolata (ince kıyılmış)
1 paket eti burçak yuvarlak bisküvi


1 bardak süt krem şantiyle mikserle iyice çırpılır. Hindistan cevizi, pudra şekeri ve çikolata eklenerek kaşıkla tekrar karıştırılır. Hazırlanan bu karşım 1-1,5 saat buzdolabında bekletilir. Daha sonra elimizle iri iri parçalar kopartarak yuvarlanır ve bisküvilerin üstüne koyulur... Dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz üstünü. Ben isim yazabiliyim diye şeker hamuru ile kapladım.
Yapacaklara şimdiden afiyet olsun diyorum :))))


Pşşşştttttt paşammmm !!!!!
Pasta yerine saymadın ama güppp güppppp mideye indirdin işte...
Bu da ispatıııııı :)))))
Nabeeeerrrrrr :))))))







Mart hoşgeldin derken... Şubat sana güle güle :))

$
0
0

Ve 
Yine
İnstagram
Seçmeceleri 
İle
Aya
Başlangıç
Yapar
Hepinizi 
Kocaman
Öperiz

Hoşgeldin Bahar :)



Ameliyathaneyi hazırladınız mı bakıyım :)))))
İtiraf ediyorum depresyona girmedim 
Sadece olağan kıvırcıklaşma sezonu başladı... 
40 yaş halleri 
Boneli de pek güzelim canım :)
Ablak surata kıvırcık saç iyi gidiyor ;)


Eve erken geldiysem, oytunumda kuzu kuzu yattıysa benim de mola vaktim başlamıştır ♥ ♥ ♥
Ne zor örülüyormuş bu kağıt ip 
Bu sene yarım işler bitecek inşallah maşallah 
Bu ipi de alalı üç-beş sene oldu...
Amerikan servisten sepete çevirdim



Dün akşamdan Oytun ve kar ..
Baktım.... 
Bir daha baktım ardından... 
Büyüyor..... 
Ve ben daha çok endişeleniyorum.... 
Su gibi akıyor seneler...



Dinazorlar aşkına fosil çalışmalarını sabahın seyrinde başlattı, bugün bitermi bilmem :)))
Elektrik süpürgesini de çekmiş yanına.. 
Arkeologlar süpürge kullanıyorlar mı hiç dedim
Teknolojiden faydalanmak lazım dedi 
Tembel işi dedim
Ben icat ettim işte dedi
O bir tembel mucit :)



Rakı-balık var hadi gel diyen arkadaş candır cannnnnn ♥ ♥ ♥
Bu gece bol dedikodu var :)
Kız kıza keyifte bir başka
Sefamız olsun



Tam 1saat rötarlı :(
Hoşçakal İstanbul..
Gezmek için güzelsin, yaşamak için zor...
İstanbul'da yaşayanları alnından öpmek lazım..
Sabır ve performanslarına hayran kalmamak elde değil..
Cennetliksiniz...


Galata kulesi / İstanbul
Ayaklarım benimle kavga ediyor çok geziyorsun diye
Ama olsun, gezmeye devam...


Deli Kadın Hikayeleri...

$
0
0


Bizim oralarda bir laf vardır; "hacı hacıyı mekkede, deli deliyi dakkada bulur" diye...
Bizimki de öyle bir şey...
Çektik, çekti...
Hiç tanışmadık (henüz), hiç konuşmadık (henüz)...
Öyle özel / tüzel sohbetlerimiz de olmadı...
Ama kan çeker ya... Bizi de deli kanımız çekti galiba :))
Sevdim bu kızçeyi içten, aynı frekansta dalgalanışımızı izledim çoğunlukla...
Kimi zaman deli deli güldürdü, kimi zaman deli deli yolculuklara çıkarttı yazılarıyla beni...
Ama en son "Deli Kadın Hikayeleri" ile birbirimizi ne kadar da hissedebildiğimizi gösterdi bana...
Ben ona Plakların Kraliçesi diyorum hep, bu kitapta bana plakların kraliçesinden hediye işte...



Ben bu kitaptan çok etkilendim... Mine Söğüt'ün okuduğum ilk kitabı... Diğer kitaplarında da böyle can evini hizalayıp altüst edermi yüreği bilmem, ama bu kitap öyle....

İlk başta çok hızlı okudum...
Seriye bağladım fark etmeden...
Sonra yapma diye bağırdım içten içten...
O 21 delilik hikayesini hem bir anda bitirmek istedim hemde yavaş yavaş içine sindire sindire, acıyı hissede hissede günlerce uzasın istedim...


"Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım.
Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret,
doğurmaya mahkum,
çocuklarını kaybetmekle mühürlü,
yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.
İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların,
delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım.
O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım."


diyor Mine Söğüt bir hikayesinin başlangıcında ...

Ve ardından Bahadır Baruter'in çizimleri çıkıyor sayfa aralarında karşınıza...
Kadının çektiği acıları, ikilemleri, tercihleri ve ölümü anlatan birbirinden güzel çizimler...
Bakıyorsunuz, bazen içine dalıyorsunuz ve acı çekiyorsunuz...
O delirme anını vücudunuzun her hücresine işletiyor çizimlerin kıvrımları...

Kitabı bitirip en son kapağını kapattığımda öylece kalakaldım... Sanki bişeyler akıp gitmişti de ben yakalayamamıştım... Ya da her kadından bir parça alıp sindirmeye çalışıyordum... Neydi hala bilmiyorum... Sadece şunu söyleyebilirim uzun zamandır okuduğum en iyi, en cesur kitaplardan biriydi "Deli Kadın Hikayeleri"...

Kitabın ardından Mine Söğüt'ü çok merak ettim... Kimdir ? İn midir? Cin midir?
Kim olduğunu okurken bir röportajına rastladım.
Röportajda sormuşlar;

*Okuduğum üç kitabınız da -Şahbaz'ın Harikulâde Yılı 1979, Deli Kadın Hikayeleri ve Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey- İnsanın canını yakıyor. Okurken midemde bulantı da hissettim çoğu kez. Bir okur olarak canımı yaktı yazdıklarınız. Edebiyattaki derdiniz ne?

-Hayatta neye dertleniyorsam yazarken de onun peşine düşüyorum. Öncelikle insan neden kendine böyle bir hayat inşa etmeyi seçiyor. istese her şey bambaşka olabilir, ama istemiyor. Boyun eğiyor. Kendi gücünün farkında değil. Bu güçsüzlüğünün nelere mal olduğunu da umursamıyor. Sanırım şuurunun açılabilmesi için öncelikle ciddi bir yüzleşmeye ihtiyacı var. Bu yüzleşme de sert bir yüzleşme olmalı. Yani canı yanmalı...

Evet hakikaten de öyle... Can yakıyor bu kitap...
Eğer kadın gerçekleri ile yüzleşmeye hazırsanız, bu kitabı mutlaka okuyun diyorum...

Ve beni bu kitapla tanıştırdığı için Damla'ya binlerce teşekkür ediyorum....


*Arzu Demir Röpotajından alıntıdır.


Bugün,

$
0
0

İngilizce kurs günümüz...
Hoş ben öğrendiklerine inanmıyorum ya hadi neyse... Seneye düşüneceğiz gerisini berisini...
Oyun oynama günümüz diyelim en iyisi...
Herneyse konumuz bu değil :)

Taksiye bindirmek için köşeye kadar çıktım onunla...
Köşedeki dükkan boşalmış..
Bizimki aaaa boşaltmışlar diye atladı... Ne açacaklar ki dedi hemen peşisıra...
Bilmem dedim, çok da ilgilenmedim...
Biz tutalım hadi dedi birdenbire...
Aaaaa diye kalakalmışım öylece...

Sonra sıralamaya başladı peşisıra;

Lokanta !!! Yok yok sen yemek çok pişiremiyorsun... Tatlıcı yapalım burayı...
Pastane de diyebiliriz belki...
Sen tatlılar yaparsın, satarsın çok para kazanırız...
Güzel tatlı yapıyorsun sen...
İsmi de "Şebboytunun Yeri" olur...

İsim konusunda çok yaratıcısın, kopyacı seni dedim :)

Eeee ne yapıyım öyle koymuşsun ya adını seversin diye düşündüm dedi... (IG dan bahsediyor şaşkın)

Sende yardım edersin bana o zaman dedim...

Ben nasıl yardım edebilirim ki dedi...

Boş vakitlerinde garsonluğumu yaparsın dedim...

Yok öyle bir anda ben 3-4 tabak taşıyamam dedi....

Tek tek taşırsın dedim...

Bakarız sen hadi açta bir dedi veeeee taksiye bindi gitti :)))


Çok para kazanmaya takılı oğlum, garsonluğu beğenmedi anlayacağınız...

Yemek yapmayı beceremeyen ama iyi tatlı yapan annen öptü seni oğlum...
Zengin olup seni tanımayacağım ahahahaaa :))))
Buraya da not düşüveriyim şimdi bunu :))


"çeşit"

$
0
0

Babam rahmetlik bana "çeşit" derdi...
Hakikaten ne haklıymış adam :))
"Çeşit" lik kavramı bizim ailemizde yerleşik bir ruh hali galiba...
Şimdi benim oğlum "çeşit oğlu çeşit " :)))

Bu iş nasıl oluyor derseniz alın size çeşitgillerden bir demet...

Bu hafta sonu oğluş Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) sınavına girdi... Çeşitli yayınların deneme sınavlarından sonra girdiği ilk ciddi sınavdı bu... Buraya kadar herşey normal... Her erken ergenusun başına gelen doğal bir süreç...

Çocuklar içeriye alındı... Sınav görevlisi mikrofonla bahçede meleşen velilere bilgi verdi... Sınav süresi bıtbıtbıt, sınav başlangıcı bıtbıtbıt, sessizlik bıtbıtbıt....

Buraya kadar herşey normal...
Ben anne kişisi de almışım kitabımı bir duvar kenarına tünemişim...
Sınav başlangıç zili çaldı, hani şu hababam sınıfı müziği var ya ondan işte...
Allahım aldı mı beni bi ağlamak :))))
Ama öyle böyle değil gözümden yaşlar süzülüyor, burnum akıyor, hıckıda hıckıdı diye... Bi yandan da etrafı süzüyorum gören varmı diye :)))
Hababam sınıfı müziği dramatize etmemiştir herhalde diyorum ama bi yandan da hani şu üniversite sınavlarında ağlayan, sızlayan, okuyan, piknik yapan analar var ya ahanda diyorum onların laneti işte :)) Ben bir ergenkene çok dalga geçmişliğim vardır bu durumla...

Toplaştı işte dalga geçtiğin zavallıcıklar lanetlediler seni diye bıdı bıdı ediyorum... Ama ağlamaya tam gaz devam tabi :))) 

İşte size bir "çeşit"...

Bu "çeşit" kendini sakinleştiredursun içerdeki "çeşit oğlu çeşit" suratı asık çıktı sınavdan....
Öylemi dir böyle midir, yetiştirememiş süreyi...
Olur gayet doğal haller bunlar...
Saman alevi gibi unutuverdi zaten bahçe kapısından çıkmadan konuyu...

Akşam anam bu bir bıdırdanıveriyor... Kendi kendine ama...
Ne oluyor diye bi dinlesem ki sınavdaki bi çocuğa söyleniyor...
Hayırdır paşam niye dellendin dedim...
Başladı saymaya :))
Çocuğun teki sınavın 10. dakikasında ben bitirdim çıkacağım demiş, sınav görevlileri izin vermemiş doğal olarak. Çocuk ben bitirdim hepsini biliyorum diye söylense de görevliler 30 dk dolmadan çıkamayacağını söyleyip kapıda bekletmişler... 30 dk dolunca bu süperzeka çocuğumuzla birlikte 5-6 kişi daha bitirdim diye çıkmış. Derken bizim erken ergenus vayyyy ben bitiremedim, ben bişey bilmiyorum demekki diye o da sınavda zırlamış :)))
Zırlama dakikaları uzayınca da sorular yetişmemiş muhtemelen :)))
Yetiştiremediğim dediği de hepi topu 3 soru :))

Dışarda bir "çeşit" , içerde bir "çeşit oğlu çeşit" :))

Allahım sen akıl dağıtırken biz nerdeydik acaba diye de bir meraktayım işte bu sebepten...

Neyse ben kaçar ve kocaman bir öpücük yollarım size ;)

Not: Sakın kaçmayın bizden, çeşitgilliklerimiz bulaşıcı değildir ;)

Aşanız, aşatınız :))

$
0
0













Cıllı, cımşak, maylı maylı
Ballar cılanız, alsın ananız
Tatarnın üyünden, canı şıktı şöyünden
Cıllı Cımşak şübereeeeeek, mını keldi şüberek
Aşanız, aşatınız



Bir zamanlar merak salmıştım, tatarca konuşuyum diye...
Baktım beceremiyorum bıraktım.
Annemler hala kendi aralarında konuşur ama daha türkçeleştirilmiş bir tatarcadır konuştukları.
Anlıyorum sadece işte o meraklı olduğum günlerden dolayı...
Bu maniyi görünce dayanamadım, burada da olsun istedim :)

Çibörek (şırbörek,şuberek,çiberek) satanlar söylermiş zamanında bu maniyi.....
Olsa da yesek dedim bak şimdi :))

Mutlu hafta sonları ♥


Not:Kaynak belirtemediğim için üzgünüm :( Bir forumda rastladım, orda da kaynak belirtilmemişti. 

Top 10 Mimi / Kitaplar

$
0
0


Maigillerden Kadriye sağolsun mimlemiş beni...
Sevdiğim kitaplardan oluşan bir liste oluşturmamı istemiş.
İlk 10'u oluşturmak ne kadar zor Kadriye sen biliyor musun bunu :)))
Listeyi hazırladıktan sonra aaaa ben bu can kitabımı niye yazmamışım diyeceğim biliyorum ama şu anki ruh halimin ilk 10 kitabını hadi listeliyiveriyim ben en iyisi :))

1- Küçük Kara Balık / Samed Behrengi tabiki ilk sırada :) Paşamla bile kaç defa okudum ben bu kitabı... Özgürlüğün hikayesidir benim için hep bu masal :))

2- Yüzyıllık yalnızlık / Gabriel Garcia Marquez Bak hatta ben tekrar okuyum bu kitabımı... Bir anda özlediğimi hissettim...

3- Deli Kadın Hikayeleri / Mine Söğüt Henüz daha yeni okuduğum bir kitap ama içindeki çığlıklar hala kulağımda... Unutamam listesine girmeyi haketti bence...

4- Serenad / Zülfü Livaneli  Ahhhh o aşkkkk...

5- Sakıncalı Piyade / Uğur Mumcu Üniversite dönemlerimde ne çok okurdum Uğur Mumcu kitaplarını evirip çevirip...

6- Dönüş / Boranın Hikayesi / Gizli Anlar Yolcusu / Ayşe Kulin Bu üçlemede sevdiğim bambaşka şeyler var... Bir ara yazıyım bunu da en iyisi...

7- Kılıç Yarası Gibi / Ahmet Altan Okuduğum dönemde benim için önemli bir kitaptı...

8- Kumral Ada - Mavı Tuna / Buket Uzuner Ne heyecanlı anlatırdık okuduğumuz paragrafları birbirimize :)) Ranza sohbetleri kitabımdır kendisi...

9- Simyacı / Paulo Coelho Çift dikişlerimdendir bu kitapta..

10- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git / Susanna Tamaro Yüreğimiz nerelere gitmek istemiyor ki....


Mimler candır diyorum ya hep ben...
Listeyi hazırlarken güzel bir yolculuk yaptım hatıralarımda :))
Kadriyem tekrar teşekkürler mim için ;)
Seviyorum seni...

Şimdi gelelim kimi mimliyorum... Belki yapmışsınızdır, yada yapmak istemiyorsunuzdur bilmiyorum ama aklıma Handan, Nilhan ve Ayla geldi :) Yolculuk yapma sırası sizde hanımlar :))

yine izlediğim filmlerle geldim ;)

$
0
0

Törenden önce Oscar filmlerini bitiremedim, dolayısıyla tahminler de yalan oldu...
Bizim burada ki sinemaya % 90 ı gelmedi zaten...
İnternetten de alt yazılı bulamadım derken süründü gitti işte...
Ama yine de listemden vazgeçmedim :))
Ara ara izliyorum ortaya seçme karışık :)




ÇOCUKLUK (2014)

6 dalda aday gösterilen film, Patricia Arquette ile sadece en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar ipini göğüsledi...
Bu sonuçla anlaşıldı ki ben oyunculuktan bişey anlamıyorum. Zira filmle ilgili beğenmediğim tek oyunculuk anneye aitti :)))

Bu filmi Oytun'la birlikte izledik... Genelde durağan filmleri sevmez, sıkılır ve yan yan başka şeylerle uğraşmaya başlar. Ama bu filmi çok uzun olmasına rağmen (2saat45dk) pür dikkat izledi. Ve çok sevdi...
Onun gözüyle Mason (Ellar Coltrane) ve Samantha (Lorelei Linklater) çabucak büyümüşler ve fiziki değişimlerini görmek onu heyecanlandırmıştı. Her büyüdükleri sahnede kendince yorumlar da yaptı... Mason'ın saçlarını kendininkine benzetmesi de zannederim duygusal bir bağ oluşturmasındandı...

Bu filmin 12 yıl gibi uzun bir sürede çekildiğini ilk duyduğumda çok şaşırmıştım... Filmi izledikçe sanki komşumuz olan bir aileyi takip ediyormuşum gibi hissettim kendimi...
Çocuklar gözümün önünde büyüdü, anne/baba olgunlaştı... Yeni insanlar... Duygusal farklılaşımlar... Gayet doğal bir süreç içinde ilerleyen bir film daha çok belgesel tadında. Filmin en sevdiğim yönü ise çocukların gözünden filmin yönlenmiş olması...
Her anne / baba mutlaka izlemeli bu filmi bence...

Evleniriz, büyürüz.... Doğururuz, bir kez daha büyürüz.... Hatalar yaparız,  yine büyürüz...
Büyürken hep zamanla yarışırız....
Zaman savaşımız bittiğinde çocuklarımızın zaman savaşı başlamıştır....
Bu film benim için budur işte...

Sonuç olarak bu filmi ÇOK SEVDİMMMM, bir boşluk yaratın çocuklarımızın gözünden bizi izleyin diyorum...



BÜYÜK BUDAPEŞTE OTELİ (2014)

Bu filmde bu senenin önemli Oscar adaylarındandı. 9 dalda aday gösterilen film, en iyi orjinal şarkı, en iyi kostüm tasarımı, en iyi makyaj ve saç, en iyi sanat yönetimi dallarında 4 Oscar heykelciğini kucakladı.

Eskiden üç boyutlu masal kitapları vardı (hoş şu anda da var) katman katman açılan... Bu filmi de muhteşem renklerle açılan o masal kitabı gibi düşünün... Hayali Zubrowka şehrinde geçen masalsı bir öykü.... Hafif hafif gülümseten olaylar... Fantastik bir yolculuk...

En çok otelde bellboy olarak görev yapan Zero Mustafa (Tony Revolori) yi sevdim. Tavırları, mimikleri ve bitmek tükenmek bilmeyen görev aşkı...   Mösyö Gustave (Ralph Fiennes) 'ında sağ kolu aynı zamanda... Mösyö Gustave'nin sıradışı aşklarıda ince mizahın bir parçası filmde...

Fantastik filmlerden normalde çok fazla hoşlanmamama rağmen bol görsel şölenli bu film kişilerin karakterleriyle çok güzel yoğrulduğundan dolayı ilgiyle izledim... Akıcı dili de bonusu...

Sonuç olarak bu filmi ben SEVDİMMM.... Kafa dağıtmak için güzel bir seçenek olduğunu düşünüyorum..





ŞİMŞEK ÇARPMASI (2014)

Two and a Half Man dizisini çok severek izlerdim. Yakışıklı Walden bi yana dursun Alan (Jon Cryer) favorimdi o dizide... Bu filmde de Jon Cryer'i görünce ohhh dedim tam eğlenmelik bir film...

My Dad Says'ten de Will Sasso da var üstelik... Breh breh breh :)))  Şahane !!!!

Filmi başladım izlemeye... Gülmeye kodlamışım ya kendimi... Bekledim, bekledim, yine bekledim... Birkaç yerde gülümsedim zannımca...

Aaaaaaa film bitmiş....

Filmin konusu da neymiş diyenlere filmin tanıtımıyla ilgili "Ricky (Jon Cryer), yalnız, bekar 40 yaşında bir restoran müdürüdür. İdeal kadınını, bir arkadaşlık web sitesi aracılığıyla bulur. Ancak önemli bir sorun ortaya çıkar. Danita (Stephanie Szostak), evlidir ve kocasını öldürmek için Ricky'nin yardımını istemektedir." yazmışlar... Zira benim anlatacağım birşey yok bu filmle ilgili..

Sonuç olarak bu filmi ben HİÇ SEVMEDİM... Hiç de tavsiye etmiyorum...


...

$
0
0
Hayat !!!!!

Lütfen bana 1 Nisan şakası yapmış ol....

Viewing all 837 articles
Browse latest View live