Bu kadar oturduğum yeter demişmiydim size...
Neyse size demediysem bile kendime demiştim....
Geçtiğimiz hafta sonu ufak bir geziyle şimdiye kadar hiç görmediğim yerleri gördüm...
En sevdiklerimden galiba yeni yerler keşfetmek :)
Hadi gelin biraz gezdiriyim sizi...
İlk önce Göynük'ten başlayalım...
Bolu'ya bağlı küçük bir ilçe Göynük...
İçinde çok sayıda tarihi eser bulundurması ve mimarisi sebebiyle kentsel sit alanı ilan edilmiş... İyi ki de edilmiş.... İlçelerine küçük Safranbolu diyorlar mimarilerinin benzemesinden dolayı...
Haksız da sayılmazlar aslında....
İlçe eski ve yeni diye ikiye ayrılmış. Tabi ki biz eski Göynük'ü gezmeyi tercih edenlerdeniz...
Tavuk yetiştiriciliği ve tarım başlıca gelir kaynaklarıymış. İşsizlik oranının sıfır olduğunu söylüyorlar ki bu onları çok mutlu ediyor. Doyduğumuz için suç oranımız da sıfır diye eklemeyi de unutmuyorlar tabi ki...
Bu onları mutlu ettiği gibi tabi duyduğumda beni de mutlu etti... Günümüzde küçük bir ilçede dahi olsa bunu duymak çok hoş... Kazançları ve bereketleri daim olsun :)
İlçenin bana göre en önemli yapısı o dönem kaymakamı tarafından 1923 te inşa edilen Zafer Kulesi...
Hangi yöne giderseniz gidin sizi muhteşem görüntüsüyle izliyor adeta... O gün havanın çok yağışlı olması sebebiyle kayma riskimizin olduğunu söyledikleri için yakınına gidemedik maalesef... Gezinin nazar boncuğu oldu.
Aslında oraya çıkıp ilçeye kuşbakışı bakmak isterdim ama maalesef olmadı...
Diğer önemli tarihi eserlerinden birisi de 1. resimde gördüğünüz Gazi Süleyman Paşa Hamamı... 1331-35 yıllarında tamamen kesme taşlardan inşa edilen hamam çokça büyük çaplı deprem görmüş. En ufak bir çatlama olmadığını söylüyor halk. Bunun en büyük sebebinin de taşları birleştirirken kurşun harcın içine yumurta akı konmasıymış. Binada anladığım kadarıyla elastikiyet sağlamış.
2. resimde gördüğünüz yapı ise yine aynı tarihlerde yapılan Gazi Osman Paşa Cami.
Her iki bina da hala kullanıma açık. İlçe halkı tarafından kullanılıyor...
3. resimde gördüğünüz yapı ise Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin için yaptırdığı türbe...
Eski Göynük evleri genelde orjinalliğini korumuş bunca zaman içerisinde.
Genelde kayalık üzerine yapıldıkları ve ahşap oldukları için de deprem konusunda oldukça şanslılar...
Dar sokakları var... Arnavut kaldırımı dokusunun üstünde yürümek şahane bir his ama...
Eski konaklardan birisini kültür evi haline getirmişler...
Gürcüler Konağı...
Eski dönemdeki ev hallerini canlandırmaya çalışmışlar konakta...
Arada sırada toplu yemeklerde ve Ramazan ayında kullandıklarını söylüyorlar...
Giriş ücretli. Bakım ve onarımı için 2,00 lira gibi minimal bir ücret belirlemişler.
Peki bu beşiğin altı neden delik :))
Eskiden çocuğu beşiğe bağlar altına lazımlık koyarlarmış. Bez derdine başka bir anlayışla son verirlermiş yani :)
Eskiden bebekler şimdiki gibi kıpır kıpır değillermiş anlaşılan :)))
Göynük'te ben ne yedim peki...
Güveci, domatesli yaprak sarması ve mantısı meşhurmuş...
Ben mantıdan yana kullandım tercihimi...
İki şekilde yapıyorlarmış... Biri kıymalı üstüne yoğurt ve soslu servis ediyorlar... Diğeri de boş, el açması mantının üzerine keş peynir ve bol cevizle servis ediyorlar...
Her ikisi de gayet lezzetliydi...
Yolunuz düşerse mutlaka yiyin :)
Şimdi gelelim Mudurnu'ya...
Göynük ile kıyaslayacak olursak daha küçük bir ilçe Mudurnu...
Daha temiz ama...
Havanın yağmurlu olmasından mı, hafta sonu olduğundan mı bilemediğim pek bir boştu sokaklar...
Mimarisi yine Göynük gibi Safranbolu evlerini andırıyor...
Bu eski ahşap konağa bayıldım...
İçini gezmeyi çok isterdim aslında....
Özel mülk olduğundan buna imkan yoktu tabi....
Evin içinde gıcır gıcır ahşap sesleriyle yalınayak gezdiğinizi hayal etsenize benim gibi....
Hayali bile huzur verici ;)
Kanuni Sultan Süleyman Camii...
Bir söyleme göre Sultan Süleyman camiinin kendi adıyla yapılmasından sonra kendine yakışır büyüklükte olmadığını görünce kapısına kilit vurdurmuş ve vefatından 50 yıl sonra hizmete sokulmuş cami...
Ben inandım :) Sizi bilemiyorum tabi ki ....
Yıldırım Beyazıt Hamamının kadınlar için ayrılan binası burası....
Hala kullanıma açık....
Kullanılan taşların rengini çok sevdim... Tam sevilesi türden...
Mudurnu'nun eski kaymakamı Abdurrahman Naili Boratav'ın Kuvay-i Milliye döneminde önemi büyük... Oğlu Pertev Naili Boratav o dönemde çocuk olmasına rağmen Mudurnu'yu ileriki dönemlerde unutmamış hiç. Ünlü bir halkbilimci olan Pertev Naili Boratav Mudurnu'nun gelişiminde ileriki yıllarda önemli rol oynamış... Bir kültür evi açmışlar onun adına...
Eski bir binanın üst katında 5 odalı bir yer...
Keşke başlı başına bir binayı ayırabilselermiş ama imkanlar dahilinde muhtemelen....
Gramofona bakıp bakıp keşşşkeeee benimmmm deee olsaaaa diye uzun uzun iç çektiğimi tahmin etmişsinizdir tabi ki :)
Benim oğlum hiç ahizeli telefon kullanmamış... Aslında eskiden anneannesinin evinde vardı ama hatırlamıyor muhtemelen... Ahize bumuymuş diye uzunca sevdi şaşkın çocuk :)))
Beyaz ev de çok eski evlerden...
Macar bir göçmen tarafından yapıldığı söyleniyor...
Altının market olarak kullanılması ne kadar kötü :(
Ne güzel bir bina halbuki...
Sokak çok dar olduğu için tam açıdan çekemedim binayı....
Özel mülk olduğu için isteyen istediğini yapıyor işte :/
İğne oyası meşhurmuş... Birkaç dükkan haricinde fazla görmedim maalesef...
Demircilik, bakırcılık ve sepetçilik el işçiliği kültürlerindenmiş... Bir zamanlar muhtemelen... Görmedim ne yazık ki... Birkaç tane varsa da bana denk gelmedi işte...
Pişmaniyenin sıkıştırılmış haline Saray Helvası diyorlar ve burasının meşhurlarından... Bir pişmaniye sever olarak saray helvası da şahaneydi tabiki...
Fotoğrafları düzenlemeyi başarabilirsem yarına Maşukiye ve Abant var....
Şimdilik hoşça ve dostça kalın ♥